Adaletin Gölgesinde Kalanlar: Türk ve Karşılaştırmalı Hukukta Haksız Soruşturma ve Kovuşturmaların Analizi ve Çözüm Yolları
Ceza Muhakemesinde Adaletin Tecellisi ve Haksız Süreç Riski
Adil yargılanma hakkı, modern hukuk devletlerinin temel taşlarından biri olup, bireylerin devletin cezalandırma yetkisi karşısında keyfiliğe ve haksızlığa uğramalarını engelleyen en önemli güvencelerden biridir. Bu hak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6. maddesi başta olmak üzere, birçok uluslararası ve ulusal hukuk metninde güvence altına alınmıştır.1 Ceza muhakemesi sürecinin her aşamasında, soruşturmanın başlamasından hükmün kesinleşmesine kadar geçen tüm evrelerde, bireyler için hayati bir koruma kalkanı işlevi görür. Adil yargılanma hakkı, sadece yargılama sürecinin şekli kurallara uygun yürütülmesini değil, aynı zamanda maddi gerçeğe ulaşılırken bireyin temel hak ve özgürlüklerinin de azami ölçüde korunmasını hedefler.
Şüpheli ve Sanık Kavramlarına Genel Bir Bakış ve Masumiyet Karinesi
Ceza muhakemesi sürecinde bireyin karşılaştığı ilk ve en temel statüler “şüpheli” ve “sanık” kavramlarıdır. Bir suç işlediği iddiasıyla karşı karşıya kalan kişi, soruşturma evresinde “şüpheli”, kovuşturma evresinde ise “sanık” olarak adlandırılır. Bu süreç boyunca, bireyin en temel güvencelerinden biri de masumiyet karinesidir. Anayasa’nın 38/4. maddesi ve AİHS’nin 6/2. maddesi ile korunan masumiyet karinesi, bir kişinin suçluluğu mahkeme kararıyla kesin olarak sabit oluncaya kadar masum sayılmasını ifade eder.1 Bu karine, devletin bireyi peşinen suçlu ilan etmesini engeller ve ispat yükünün iddia makamında olduğunu teyit eder. Şüpheli veya sanık sıfatını taşıyan bir bireyin, bu sıfatlar nedeniyle peşinen suçlu muamelesi görmesi, masumiyet karinesinin açık bir ihlali anlamına gelir.
Masumiyet karinesi ile adil yargılanma hakkı arasında derin ve simbiyotik bir ilişki bulunmaktadır. Masumiyet karinesi, kişinin suçluluğu kanıtlanana kadar suçsuz sayılmasını gerektirirken 1, adil yargılanma hakkı da tam olarak bu karinenin korunduğu bir süreci ifade eder.1 Haksız bir soruşturma veya kovuşturma, temelinde masumiyet karinesini zedeleyen, yeterli ve somut delillere dayanmayan bir şüphe veya iddiaya dayanır. Bu zedelenme, yargılama sürecinin adilliğini en başından itibaren tartışmalı hale getirir. Dolayısıyla, haksız bir süreç, sadece kişinin haksız yere suçlanması anlamına gelmekle kalmaz, aynı zamanda adil bir yargılama olanağının da elinden alınması tehlikesini beraberinde getirir. Bu durum, her iki temel hakkın aynı anda ihlal edilme potansiyelini taşır.
Haksız Soruşturma ve Kovuşturma Olgusunun Tanıtımı ve Makalenin Kapsamı
Ne var ki, adalet mekanizmasının işleyişinde her zaman kusursuzluk beklenemez. Bazen bireyler, yeterli delil olmaksızın veya hatalı değerlendirmeler sonucu haksız yere soruşturma ve kovuşturmalara maruz kalabilmektedirler. Bu tür haksız isnatlar, bireylerin yaşamları, onurları, özgürlükleri ve itibarları üzerinde derin ve yıkıcı etkilere yol açabilir. Kişinin “lekelenmeme hakkı” olarak da ifade edilen, haksız yere suçlanarak toplum nezdinde itibarının zedelenmemesi hakkı, bu noktada büyük önem taşır.
Bu makale, Türk hukukunda şüpheli ve sanık sıfatlarının kazanılmasındaki “gerekçelendirme” zorunluluğunu, yabancı hukuk sistemlerindeki (Almanya, Fransa, İngiltere ve Galler, ABD Federal Sistemi) soruşturmanın kovuşturmaya dönüşme oranları ile beraat oranlarını Türk hukukundaki verilerle kıyaslamayı, ve en önemlisi Türkiye’deki haksız soruşturma ve kovuşturmaların nedenlerini, birey ve adalet sistemi üzerindeki sonuçlarını, bu tür durumlara karşı mevcut hukuki başvuru yollarını (özellikle CMK m.141 kapsamında tazminat ve lekelenmeme hakkı), AİHM içtihatlarını, karşılaştırmalı hukuk deneyimlerini ve olası çözüm önerilerini kapsamlı bir şekilde analiz etmeyi amaçlamaktadır. “Gerekçelendirme” eksikliği, ceza muhakemesi süreçlerinde keyfiliğe kapı aralayan ve haksız uygulamalara zemin hazırlayan temel bir zaafiyet olarak öne çıkmaktadır. Şüpheli ve sanık sıfatlarının verilmesi, iddianame düzenlenmesi ve hüküm kurulması gibi kritik aşamalar, kararın dayandığı somut olguları, delilleri ve hukuki mantığı ortaya koyan bir gerekçelendirme gerektirir.6 Yetersiz veya keyfi gerekçeler, kararın hukuki denetimini zorlaştırır ve sübjektif değerlendirmelere yol açabilir. Bu durum, basit şüphenin kolayca yeterli şüpheye, yeterli şüphenin ise delil yetersizliğine rağmen mahkumiyete dönüşme riskini artırarak haksız soruşturma ve kovuşturmaların önünü açabilir.
2. Türk Ceza Muhakemesi Hukukunda Şüpheli ve Sanık Sıfatlarının Kazanılması (CMK m. 2)
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 2. maddesi, ceza muhakemesinde kullanılan temel kavramları tanımlamaktadır. Bu tanımlar, kanunun uygulanmasında yeknesaklığın sağlanması ve bireylerin hukuki statülerinin net bir şekilde belirlenmesi açısından büyük önem taşır.8 Şüpheli ve sanık sıfatları, bu tanımların merkezinde yer alır ve bir kişinin ceza muhakemesi sürecindeki hak ve yükümlülüklerini doğrudan etkiler.
“Şüpheli” Kavramı ve Soruşturma Evresi
CMK m.2/1-a’ya göre “Şüpheli: Soruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişiyi ifade eder”.8 Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, şüpheli sıfatı soruşturma evresine özgüdür. Soruşturma evresi ise, CMK m.2/1-e uyarınca “yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi” ifade etmektedir.10
Soruşturmanın Başlaması: Basit Şüphe (CMK m. 160)
Soruşturma evresi, bir suçun işlendiğine dair bir şüphe üzerine başlar. CMK m.160/1, “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmakla yükümlüdür” hükmünü amirdir.10 Bu aşamada soruşturmanın başlayabilmesi için aranan şüphe derecesi “basit şüphe” veya “başlangıç şüphesi” olarak adlandırılır. Basit şüphe, suç işlendiği izlenimini veren, soyut tahminlere değil, somut olaylara ve maddi olgulara dayanan bir şüphe türüdür.8 Ancak bu şüphe, dayandığı emareler itibarıyla ispat gücü henüz yetersiz, basit ve sayıca az olabilir.8
Soruşturmanın başlaması için gerekli olan basit şüphenin belirli bir kişiye yönelmiş olması ve bu kişinin kimliğinin en azından belli bir ölçüde belirlenmiş olması gerekir.8 Bir kişi hakkında soruşturma başlatılması ve dolayısıyla o kişiye “şüpheli” sıfatının yüklenmesi, son derece ciddi sonuçları olan bir işlemdir. Bu nedenle, Cumhuriyet savcısının “suç işlendiği izlenimi” edinirken bu izlenimin keyfi olmaması, belirli emarelere ve somut vakıalara dayanması zorunludur.11 Her ne kadar kanunda açıkça “gerekçeli soruşturma başlatma kararı” gibi bir zorunluluk düzenlenmemiş olsa da, savcının bu kararı verirken en azından içsel bir gerekçelendirme yapması ve bu gerekçeyi dosyadaki mevcut bilgilere dayandırması, hukukun genel ilkeleri ve adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Şüpheli sıfatının kazanılmasıyla birlikte, kişinin susma hakkı, müdafi yardımından yararlanma hakkı, delillerin toplanmasını isteme hakkı gibi bir dizi önemli ceza muhakemesi hakkı da doğar.8 Unutulmamalıdır ki, ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi gereği, kural olarak sadece gerçek kişiler şüpheli olabilir; tüzel kişiler adına hareket eden ve suç işlediği iddia edilen gerçek kişiler (örneğin şirket yöneticileri) şüpheli sıfatını alabilir.8
“Sanık” Kavramı ve Kovuşturma Evresi
CMK m.2/1-b’ye göre “Sanık: Kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi ifade eder”.8 Bu tanımdan da görüleceği üzere, “sanık” sıfatı kovuşturma evresine aittir. Soruşturma evresindeki şüpheli, hakkındaki iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesiyle birlikte “sanık” statüsüne geçer.8 Sanıklık, hüküm kesinleşinceye kadar devam eden bir hukuki statüdür.
Kamu Davasının Açılması: Yeterli Şüphe ve İddianame (CMK m. 170)
Kamu davasının açılması, yani soruşturma evresinden kovuşturma evresine geçiş, “yeterli şüphe”nin varlığına bağlıdır. CMK m.170/2, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler” demektedir.12 “Yeterli şüphe”, basit şüpheden daha yoğun bir şüphe derecesini ifade eder. Doktrinde ve Yargıtay kararlarında yeterli şüphe, şüphelinin isnat edilen suçtan yargılanması için gerekli ve yeterli olan, toplanan delillere göre yapılacak yargılamada kişinin mahkum olma ihtimalinin beraat etme ihtimalinden daha fazla olduğu kanısını uyandıran bir şüphe derecesi olarak tanımlanmaktadır.11 Bu şüphe, subjektif bir kanıdan ziyade, objektif olgulara ve delillere dayanmalıdır.12
Cumhuriyet savcısı, yeterli şüpheye ulaştığı takdirde bir iddianame düzenleyerek kamu davasını açar. İddianame, CMK m.170/3-6 arasında sayılan birçok unsuru içermek zorundadır. Bunlar arasında şüphelinin kimliği, müdafii, maktul veya mağdurun kimliği, yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri, suçun işlendiği yer ve zaman, suçun delilleri, şüphelinin tutuklu olup olmadığı gibi bilgiler yer alır.13 Özellikle önemli olan, CMK m.170/4 uyarınca iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olayların mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanması ve CMK m.170/5 uyarınca şüphelinin sadece aleyhine olan hususların değil, lehine olan hususların da ileri sürülmesidir.13 Bu unsurlar, bir kişiye “sanık” sıfatının verilmesinin ve hakkında kamu davası açılmasının temel gerekçelerini oluşturur. İddianamenin kendisi, sanık sıfatının verilmesinin en somut ve önemli gerekçesidir.
“Basit şüphe” ile “yeterli şüphe” arasındaki geçişin niteliği ve bu geçişteki savcılık takdirinin sınırları, haksız kovuşturmaların önlenmesinde kritik bir eşiktir. Soruşturma, düşük bir eşik olan basit şüphe ile başlarken 8, kovuşturma (dava açma) için ise daha yüksek bir eşik olan ve mahkumiyet ihtimalinin beraat ihtimalinden fazla olmasını ima eden “yeterli şüphe” aranır.14 Eğer Cumhuriyet savcısı, basit şüphe düzeyindeki bulgularla veya yeterli şüpheye ulaşmayan delillerle iddianame düzenlerse, kişi haksız yere sanık konumuna sokulmuş olur. Bu durum, masumiyet karinesini ve bireyin lekelenmeme hakkını ihlal eder, aynı zamanda adalet sisteminin kıt kaynaklarının boşa harcanmasına neden olur. Bu nedenle, yeterli şüphe standardının objektif, titiz ve somut delillere dayanılarak uygulanması, haksız kovuşturmaları engellemenin ilk ve en önemli adımıdır.
Ayrıca, şüpheli ve sanık sıfatlarının verilmesindeki gerekçelendirme, sadece kanuni bir zorunluluk olmanın ötesinde, kişinin lekelenmeme hakkının da temel bir güvencesidir. Bir kişiye “şüpheli” veya “sanık” demek, onun hakkında ciddi bir suç ithamının varlığını en azından adli makamlar nezdinde deklare etmek anlamına gelir.8 Bu sıfatlar, kişinin sosyal çevresinde, iş hayatında ve genel itibarında onarılması güç olumsuz etkilere yol açabilir; bu da lekelenmeme hakkının ihlali anlamına gelir.1 Eğer bu sıfatların verilmesi (soruşturma başlatma, iddianame düzenleme) somut ve hukuken kabul edilebilir gerekçelere dayanmıyorsa, kişi haksız yere bu olumsuz sonuçlara maruz kalır. Dolayısıyla, CMK m.160 ve m.170’de düzenlenen şüphe standartlarının ve bu standartlara ulaşılırken yapılan değerlendirmelerin gerekçelendirilmesi yükümlülüklerinin titizlikle uygulanması, sadece usuli bir gereklilik olmayıp, aynı zamanda bireyin onurunu, toplumsal saygınlığını ve lekelenmeme hakkını koruma amacı taşır.
3. Ceza Yargılamasında Kararların Gerekçelendirilmesi (CMK m. 230)
Ceza yargılamasında verilen kararların gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının ve hukuki güvenlik ilkesinin vazgeçilmez bir unsurudur. Bu ilke, en başta Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” şeklinde açıkça düzenlenmiştir.7 Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı, kararların keyfiliğini önlemeyi ve verilen kararların denetlenebilirliğini temin etmeyi amaçlar.7
Gerekçeli Kararın Adil Yargılanma ve Hukuki Güvenlikteki Rolü
Gerekçeli karar, taraflara, muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddiaların, sundukları delillerin ve taleplerin mahkeme tarafından dikkate alınıp alınmadığını, alındıysa nasıl değerlendirildiğini bilme imkanı sunar.7 Bu sayede taraflar, kararın hukuka uygunluğunu ve mantıksal tutarlılığını değerlendirebilir ve gerektiğinde etkili bir şekilde kanun yollarına başvurabilirler. Ayrıca, demokratik bir toplumda, yargı kararlarının kamu adına verildiği gözetildiğinde, toplumun da bu kararların sebeplerini öğrenme hakkı bulunmaktadır.7 Bu durum, yargıya olan güvenin tesisi ve sürdürülmesi açısından da kritik bir öneme sahiptir.
CMK m. 230 Kapsamında Hükmün Gerekçesinde Bulunması Gereken Hususlar
CMK’nın 230. maddesi, özellikle mahkumiyet hükmü başta olmak üzere, ceza mahkemelerince verilen hükümlerin gerekçelerinde hangi hususların gösterilmesi gerektiğini ayrıntılı bir şekilde düzenlemektedir.6 Bu hususlar şunlardır:
- İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler: Yargılamanın diyalektik yapısına uygun olarak, tarafların temel argümanlarına yer verilmelidir.6
- Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi: Bu, gerekçenin en önemli bölümüdür. Hükme esas alınan ve reddedilen tüm deliller belirtilmeli, delillerin neden kabul edildiği veya reddedildiği açıklanmalıdır. Özellikle, dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edildiği anlaşılan delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi zorunludur.6
- Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi: Mahkemenin yargılama sonunda ulaştığı sonuç ve bu sonucun hangi fiile ve hukuki nitelemeye dayandığı açıkça belirtilmelidir.6
- Türk Ceza Kanunu’nun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanun’un 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.6
- Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.7
- Beraat hükmünün gerekçesinde, CMK’nın 223. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden (örneğin, yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması, delil yetersizliği vb.) hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.7
- Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, CMK’nın 223. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığı gösterilmelidir.6
- Davanın reddine veya düşmesine ilişkin kararların gerekçelerinde de yasal dayanakları ve nedenleri gösterilir.7
Keyfiliğin Önlenmesi ve Denetlenebilirlik Açısından Gerekçenin Önemi
Hükmün gerekçesi, mahkemenin ulaştığı sonucun dayanaklarını mantıksal bir tutarlılık içinde açıklamalıdır. Gerekçenin, akla, hukuka ve maddi olaya uygun, yasal, yeterli ve geçerli olması beklenir.7 Yetersiz, çelişkili (örneğin, hüküm fıkrası ile gerekçe arasında çelişki bulunması 7) veya soyut ifadelerle geçiştirilmiş bir gerekçe, kararın denetimini imkansız hale getirebileceği gibi, keyfilik algısını da güçlendirir. Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, bozulmakla tamamen ortadan kalkan önceki bir hükmün gerekçesine atıf yapılarak yeni bir gerekçeli karar yazılması da bozma nedenidir.7 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de, mahkemelerin, tarafların temel iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme ve kararlarında bu incelemeyi yansıtma görevi olduğunu, aksi durumun adil yargılanma hakkının ihlaline yol açabileceğini vurgulamaktadır.7
CMK m.230’da düzenlenen gerekçelendirme yükümlülüğü, her ne kadar öncelikle nihai hükümler için öngörülmüş olsa da 6, adil yargılanma hakkının (Anayasa m.36, AİHS m.6) ve hukuki güvenlik ilkesinin temel bir gereği olarak, soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki kritik ara kararlar için de kıyasen uygulanması gereken bir prensiptir. Tutuklama gibi kişi özgürlüğünü doğrudan kısıtlayan kararlar veya bir kişiyi sanık statüsüne sokarak hakkında kamu davası açılmasına yol açan iddianamenin kabulü gibi kararlar, bireyin hakları üzerinde derin ve çoğu zaman geri dönülmez etkiler yaratır. Bu tür ara kararların da yeterli, somut, denetlenebilir ve hukuki dayanaktan yoksun olmayan gerekçelere dayanması, CMK m.230’un ruhuna ve adil yargılanma hakkının genel prensiplerine uygundur. Yetersiz gerekçeyle verilen bir tutuklama kararı veya eksik incelemeyle kabul edilen bir iddianame, haksız bir soruşturma veya kovuşturmanın önemli bir parçası haline gelebilir ve bu durum, kişinin mağduriyetini derinleştirir.
Özellikle beraat kararlarının gerekçelendirilmesi, kişinin lekelenmeme hakkı açısından hayati bir öneme sahiptir. CMK m.223/2, beraat kararının hangi hallerde verileceğini sıralarken (örneğin, yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması, yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması, delil yetersizliği), CMK m.230/1-e bu hallerden hangisine dayanıldığının gerekçede açıkça gösterilmesini zorunlu kılar.7 Uygulamada ve toplum algısında, “delil yetersizliğinden beraat” ile “suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması nedeniyle beraat” arasında önemli bir fark bulunmaktadır.5 İlk durumda, kişinin üzerinde bir şüphe gölgesi kalabilirken, ikinci durum kişinin masumiyetini daha kesin ve net bir şekilde teyit eder. Mahkemelerin beraat kararlarını gerekçelendirirken bu ayrıma özen göstermesi, doğru hukuki zemine oturtması ve CMK m.223/2’deki beraat nedenlerini titizlikle ve doğru bir şekilde uygulaması, kişinin haksız bir suçlamanın ardından toplum nezdinde tam olarak aklanabilmesi ve lekelenmeme hakkının tam anlamıyla tesis edilebilmesi için elzemdir. Aksi takdirde, usulen verilmiş bir beraat kararı dahi, yetersiz veya muğlak bir gerekçe nedeniyle kişinin üzerindeki şüpheleri tamamen ortadan kaldırmayabilir.
4. Soruşturmadan Kovuşturmaya Geçiş ve Beraat Oranları: Karşılaştırmalı Bir Bakış
Ceza adalet sistemlerinin etkinliği ve adaleti sağlama kapasitesi, soruşturma aşamasından kovuşturma aşamasına geçişteki filtreleme mekanizmalarının ne kadar iyi çalıştığı ve yargılamalar sonucunda verilen beraat oranları gibi çeşitli göstergelerle değerlendirilebilir. Bu bölümde, Türkiye’deki durum, Almanya, Fransa, İngiltere ve Galler ile ABD federal sistemi gibi farklı hukuk geleneklerine sahip ülkelerdeki uygulamalar ve istatistiklerle karşılaştırmalı olarak incelenecektir.
Karşılaştırmada Metodolojik Hususlar ve Veri Sınırlılıkları
Karşılaştırmalı hukuk analizlerinde, özellikle istatistiksel veriler kullanılırken bazı metodolojik zorluklar ve sınırlılıklar bulunmaktadır. Farklı ülkelerin ceza muhakemesi sistemlerindeki “şüpheli”, “sanık”, “suç”, “iddianame”, “kovuşturmaya yer olmadığı kararı” gibi temel kavramların tanımları ve bu statülerin kazanılma süreçleri tam olarak örtüşmeyebilir. Örneğin, bir ülkede “soruşturma” olarak adlandırılan süreç, başka bir ülkede farklı aşamalara bölünebilir veya farklı aktörler tarafından yürütülebilir. İstatistiklerin toplanma yöntemleri, veri setlerinin kapsamı (örneğin, tüm suçlar mı, sadece belirli suç türleri mi), raporlama periyotları ve istatistiki birimlerin (olay bazlı mı, kişi bazlı mı) tanımları da ülkeden ülkeye değişiklik gösterebilir. Bu nedenle, sunulacak oranların ve sayıların doğrudan karşılaştırılmasında dikkatli olunmalı, olası sapmalar ve yorum farklılıkları göz önünde bulundurulmalıdır. Amaç, mutlak bir benzerlik iddiasından ziyade, genel eğilimleri ve sistemler arası dikkate değer farklılıkları ortaya koymaktır.
Soruşturmanın Kovuşturmaya Dönüşme Standartları ve Oranları (Yabancı Hukuklar)
Alman Hukuku
Alman ceza muhakemesi hukukunda soruşturma, Anfangsverdacht (başlangıç şüphesi) adı verilen bir şüphe derecesiyle başlar. Bu, savcılığın (Staatsanwaltschaft) bir suçun işlenmiş olabileceğine dair yeterli somut olgusal dayanaklara sahip olması anlamına gelir (Alman Ceza Muhakemesi Kanunu – StPO §152, §160).15 Soruşturma sonucunda savcılık, kamu davası açılıp açılmayacağına karar verir. Kamu davasının açılabilmesi (iddianame – Anklageschrift – düzenlenebilmesi) için hinreichender Tatverdacht (yeterli şüphe) bulunmalıdır. Bu standart, toplanan delillere göre sanığın mahkum olma ihtimalinin beraat etme ihtimalinden daha yüksek olması şeklinde tanımlanır (StPO §170, §203).15 Alman hukukunda şüpheli (Beschuldigter), hakkında kamu davası açılan kişi (Angeschuldigter) ve ana duruşmanın açılmasına karar verilen kişi (Angeklagter) şeklinde bir ayrım da mevcuttur, bu da sürecin aşamalarını yansıtır.17
İstatistiklere bakıldığında, Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis) verilerine göre 2023 yılında savcılıklar tarafından yaklaşık 5,5 milyon soruşturma dosyası sonuçlandırılmıştır. Bu dosyaların yaklaşık %6’sı mahkemeye iddianame ile veya özel bir usul talebiyle intikal etmiş, %10’u ise Strafbefehl (cezai emir) yoluyla mahkemeye sunulmuştur. Geri kalan dosyaların büyük bir kısmı (%59) ise çeşitli nedenlerle takipsizlik kararıyla (Einstellung) sonuçlanmıştır.19 Bu veriler, Alman sisteminde soruşturmaların yaklaşık %16’sının bir tür mahkeme sürecine evrildiğini, önemli bir kısmının ise savcılık aşamasında elendiğini göstermektedir.
Fransız Hukuku
Fransız ceza muhakemesinde soruşturma, polis soruşturması (enquête préliminaire) ve bazı durumlarda juge d’instruction (soruşturma hakimi) tarafından yürütülen daha kapsamlı bir adli soruşturma (instruction judiciaire) olmak üzere iki temel aşamada gerçekleşebilir.20 Soruşturma tamamlandıktan sonra dosya, Procureur de la République’e (Cumhuriyet Savcısı) gönderilir. Savcı, ya iddianame düzenleyerek (réquisitoire introductif) dosyayı soruşturma hakimine veya doğrudan mahkemeye sevk eder ya da bazı durumlarda citation directe (doğrudan mahkemeye çağırma) usulüyle kişiyi mahkemeye çıkarabilir.20 Bir kişinin resmi olarak suçlanması/itham edilmesi anlamına gelen mise en examen statüsüne alınabilmesi için hakkında “ciddi ve birbiriyle uyumlu emarelerin” (indices graves ou concordants) bulunması gerekir.20
Fransa Adalet Bakanlığı’nın 2022 yılı verilerine göre, kovuşturulabilir durumda olduğu tespit edilen 1.230.020 failden 648.999’u hakkında (alternatif tedbirler ve kovuşturmanın ertelenmesi durumları hariç) bir tür kovuşturma işlemi yapılmıştır.25 Bu rakamlar, kovuşturulabilir durumdaki faillerin yaklaşık %52.7’sinin bir şekilde mahkeme sürecine dahil edildiğini göstermektedir.
İngiliz Hukuku (İngiltere ve Galler)
İngiltere ve Galler’de ceza soruşturmaları genellikle polis tarafından yürütülür (Police and Criminal Evidence Act 1984 – PACE).26 Soruşturma sonrasında bir kişi hakkında dava açılıp açılmayacağına (charging) çoğunlukla Crown Prosecution Service (CPS) karar verir.31 CPS, bu kararı verirken “Full Code Test” adı verilen iki aşamalı bir test uygular:
- Delil Aşaması (Evidential Stage): Bu aşamada, “mahkumiyet için gerçekçi bir olasılık” (realistic prospect of conviction) olup olmadığı değerlendirilir. Bu, hukuka uygun şekilde yönlendirilmiş bir jüri veya sulh hakiminin, sanığı iddia edilen suçtan mahkum etme olasılığının, etmeme olasılığından daha yüksek olması anlamına gelir.32
- Kamu Yararı Aşaması (Public Interest Stage): Delil aşaması geçilse bile, kovuşturmanın kamu yararına olup olmadığı değerlendirilir.32 Bazı daha az ciddi suçlarda ise polis doğrudan suçlama yapma yetkisine sahiptir.31 İstatistiklere göre, Mart 2024 ile biten yılda, polise bildirilen suçların (dolandırıcılık ve bilgisayar suçları hariç) %6.4’ü bir suçlama (charge) veya mahkemeye celp ile sonuçlanmıştır.34 CPS’in kendi verilerine göre ise, 2023/24 mali yılında CPS tarafından verilen yasal kararların (legal decisions) %79.9’unda şüpheliler hakkında suçlama yapılmıştır.35 Bu iki oran arasındaki fark, polisin doğrudan suçlama yaptığı veya CPS’e sevk edilmeden sonuçlanan vakalardan kaynaklanıyor olabilir.
Amerikan Hukuku (Federal Sistem)
ABD federal sisteminde ceza soruşturmaları FBI gibi federal kolluk kuvvetleri tarafından yürütülür.36 Bir kişi hakkında federal düzeyde dava açılabilmesi için genellikle U.S. Attorney (Federal Savcı) tarafından bir grand jury’den (büyük jüri) indictment (iddianame) alınması veya bazı durumlarda savcının doğrudan information (itham belgesi) sunması gerekir.36 Hem tutuklama hem de iddianame için aranan temel standart probable cause’dır (makul sebep/gerekçe). Probable cause, bir suçun işlendiğine ve sanığın bu suçu işlediğine inanmak için yeterli, güvenilir bilgi ve olguların varlığı anlamına gelir.36 Federal savcılar, dava açma konusunda geniş bir takdir yetkisine (prosecutorial discretion) sahiptirler; bu yetki, kamu yararı, delillerin yeterliliği, federal öncelikler gibi birçok faktöre dayanır.36
Adalet İstatistikleri Bürosu (BJS) verilerine göre, 2023 mali yılında (FY 2023) ABD Savcıları, kendilerine intikal eden ve sonuçlandırdıkları vakalardaki şüphelilerin %61’i hakkında kovuşturma başlatmıştır.42 Bu, federal düzeyde incelenen şüphelilerin önemli bir kısmının yargı önüne çıkarıldığını göstermektedir.
Beraat Oranları (Yabancı Hukuklar)
Almanya
Almanya’da mahkemelerce verilen mahkumiyet ve beraat sayılarına ilişkin Destatis verileri incelendiğinde, 2021 yılı için toplam 815.199 kişi hakkında nihai karar verildiği, bunlardan 662.100’ünün mahkumiyetle, yaklaşık 16.281’inin ise beraatle sonuçlandığı görülmektedir.44 Bu verilere göre, 2021 yılında Almanya’da yargılanan kişiler için genel beraat oranı yaklaşık %2 (16.281 / 815.199) olarak hesaplanabilir. Daha eski bir karşılaştırmada (1992 yılı), kasten öldürme suçlarında beraat oranının %4 olduğu belirtilmiştir.45
Fransa
Fransa Adalet Bakanlığı’nın 2022 yılı verilerine göre, yetişkin ceza mahkemelerinde (Asliye Ceza Mahkemeleri – Tribunaux correctionnels ve Ağır Ceza Mahkemeleri – Cours d’assises) toplamda 524.453 mahkumiyet veya beraatle sonuçlanan karar verilmiştir. Ancak bu rakamın içinde kaçının beraat olduğu net olarak belirtilmemiştir. Çocuk mahkemelerinde ise 4.197 çocuğun beraat ettiği, 51.782 çocuğun ise suçlu bulunduğu bilgisi mevcuttur.25 Yetişkinler için kesin bir beraat oranı bu verilerden çıkarılamamaktadır.
İngiltere ve Galler
İngiltere ve Galler’de, CPS’in 2023/24 mali yılı verilerine göre genel mahkumiyet oranı %82.7 olarak raporlanmıştır.35 Bu durum, beraat ve diğer sonuçlanma türlerinin (örneğin davanın düşmesi) toplamda yaklaşık %17.3 civarında olduğunu göstermektedir. Crown Court’ta (Ağır Ceza Mahkemesi) jüri tarafından verilen beraat kararlarının oranı, örneğin 2023 yılının ilk çeyreği için %75 olarak belirtilmiştir (bu oran, sadece jürili yargılamalardaki beraatleri ifade eder).46
ABD (Federal Sistem)
ABD federal sisteminde, 2023 mali yılında yargılaması tamamlanan (adjudicated) 71.866 sanığın yaklaşık %91.1’i (65.466 kişi) mahkum edilmiştir.43 Bu, beraat ve diğer kovuşturma dışı sonuçlanma türlerinin toplamda %8.9 civarında olduğunu göstermektedir. 2022 mali yılına ait BJS raporunda ise 73.966 kovuşturmaya karşılık 1.443 beraat kararı verildiği belirtilmişti, bu da yaklaşık %1.95’lik bir beraat oranına tekabül eder.47
Türk Hukukunda Durum
Soruşturmadan Kovuşturmaya Geçiş Oranları
Türkiye’de soruşturmadan kovuşturmaya geçiş oranlarını net bir şekilde belirlemek için Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan “Adalet İstatistikleri”ne başvurmak gerekmektedir. En son yayınlanan detaylı veriler 2022 yılına aittir.
“Adalet İstatistikleri 2022” verilerine göre (Tablo 15: Cumhuriyet Başsavcılıkları Karar Türleri):
- Cumhuriyet Başsavcılıklarınca 2022 yılında karar verilen toplam soruşturma evrakı sayısı: 7.875.412
- Bu soruşturmalar sonucunda kamu davası açılmasına karar verilen evrak sayısı: 1.914.157
- Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar (KYOK) verilen evrak sayısı: 2.926.312 Bu verilere dayanarak, 2022 yılında Türkiye’de Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından sonuçlandırılan soruşturmaların yaklaşık %24.3‘ünün kamu davası açılmasıyla (yani kovuşturmaya dönüşerek) sonuçlandığı hesaplanmaktadır (1.914.157/7.875.412×100).
Beraat Oranları
Yine “Adalet İstatistikleri 2022” verilerine göre (Tablo 27: Ceza Mahkemelerinde Sanıklar Hakkında Verilen Kararlar – Sanık Bazında):
- Ceza mahkemelerinde 2022 yılında hakkında karar verilen toplam sanık sayısı: 2.013.365
- Bu sanıklardan hakkında mahkumiyet kararı verilenlerin sayısı: 773.884
- Hakkında beraat kararı verilen sanık sayısı: 507.683 Bu verilere göre, 2022 yılında Türkiye’de ceza mahkemelerinde yargılanan sanıkların yaklaşık %25.2‘si hakkında beraat kararı verilmiştir (507.683/2.013.365×100). Mahkumiyet oranı ise yaklaşık %38.4’tür. Geri kalan sanıklar hakkında ise Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB), Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CVYO), Düşme Kararı gibi farklı türlerde kararlar verilmiştir. Eğer beraat oranı, sadece beraat ve mahkumiyet kararları üzerinden hesaplanırsa (yani, Beraat/(Beraat+Mahkumiyet)), bu oran yaklaşık %39.6’ya (507.683/(507.683+773.884)×100) yükselmektedir. Bu ikinci hesaplama, yargılamanın esasına girilip suçluluk/suçsuzluk değerlendirmesi yapılan davalardaki beraat eğilimini daha net gösterebilir.
Karşılaştırmalı Tablo
Aşağıdaki tablo, farklı hukuk sistemlerindeki temel adli süreçlere ilişkin yaklaşık oranları ve sayıları, mevcut en son verilere dayanarak özetlemektedir. Verilerin farklı yıllara ve metodolojilere ait olabileceği unutulmamalıdır.
Tablo 1: Karşılaştırmalı Ceza Adaleti İstatistikleri: Soruşturmadan Kovuşturmaya Geçiş ve Mahkeme Sonuçları (Türkiye, Almanya, Fransa, İngiltere ve Galler, ABD Federal Sistemi – Son Mevcut Yıllar)
Ülke | Yıl | Toplam Soruşturma/İncelenen Vaka Sayısı (veya muadili) | Kovuşturmaya Dönüşen Vaka Sayısı (İddianame/Suçlama/Kamu Davası) | Kovuşturmaya Dönüşüm Oranı (%) | Toplam Yargılanan Sanık Sayısı (veya muadili) | Mahkumiyet Sayısı | Beraat Sayısı | Beraat Oranı (%) (Yargılanan Sanığa Göre) | Mahkumiyet Oranı (%) (Yargılanan Sanığa Göre) | Veri Kaynakları |
Türkiye | 2022 | 7.875.412 (Karar verilen soruşturma) | 1.914.157 (Kamu davası) | ~%24.3 | 2.013.365 (Karar verilen sanık) | 773.884 | 507.683 | ~%25.2 | ~%38.4 | Adalet Bakanlığı, Adli İstatistikler 2022 (Tablo 15, Tablo 27) |
Almanya | 2023 | ~5.503.000 (Tamamlanan soruşturma) | ~880.480 (İddianame + Cezai Emir) | ~%16 | 2021: 815.199 (Yargılanan kişi) | 2021: 662.100 | 2021: ~16.281 | 2021: ~%2 | 2021: ~%81.2 | Destatis (2023 Savcılık 19, 2021 Mahkeme 44) |
Fransa | 2022 | 1.230.020 (Kovuşturulabilir fail) | 648.999 (Kovuşturulan fail) | ~%52.7 | 524.453 (Yetişkin mahkumiyet/beraat kararı) | Veri Yok | Veri Yok | Veri Yok | Veri Yok | Fransa Adalet Bakanlığı (2022 25) |
İngiltere ve Galler | 2023/24 | Polise bildirilen suçlar (milyonlarca) | Suçların %6.4’ü suçlama/celp (Mart 2024) / CPS suçlama oranı %79.9 | Değişken | Yıllık toplam yargılanan sanık sayısı için spesifik veri yok | Yıllık toplam için spesifik veri yok | Yıllık toplam için spesifik veri yok | CPS mahkumiyet oranı %82.7 (Beraat/diğer ~%17.3) | CPS mahkumiyet oranı %82.7 | Home Office 34, CPS 35 |
ABD (Federal) | FY2023 | 103.088 (Sonuçlanan şüpheli vakası) | ~62.584 (Kovuşturulan şüpheli, %60.7) | ~%60.7 | 71.866 (Yargılaması tamamlanan sanık) | ~65.466 (%91.1) | Veri Yok | Beraat/diğer ~%8.9 | ~%91.1 | BJS (FY2023 42) |
Not: Tablodaki oranlar ve sayılar, farklı veri toplama metodolojileri ve tanımlamalar nedeniyle doğrudan birebir karşılaştırılabilir olmayabilir ve yaklaşık değerler içerebilir.
Karşılaştırmalı Analiz ve Değerlendirme
Tabloya bakıldığında, ülkeler arasında soruşturmaların kovuşturmaya dönüşme oranlarında ve beraat oranlarında dikkate değer farklılıklar olduğu görülmektedir. Almanya’da soruşturmaların kovuşturmaya (iddianame veya cezai emir) dönüşme oranı %16 civarındayken, Türkiye’de bu oran %24.3, Fransa’da kovuşturulabilir faillerin kovuşturulma oranı %52.7, ABD federal sisteminde ise savcıların kovuşturma başlatma oranı %60.7’dir. İngiltere ve Galler için genel suçların mahkemeye taşınma oranı daha düşük (%6.4) görünmekle birlikte, CPS’in kendi içindeki suçlama oranı (%79.9) oldukça yüksektir; bu da sistemin farklı aşamalardaki filtreleme mekanizmalarını yansıtır.
Beraat oranlarına gelince, Almanya’da yargılanan kişilerin yaklaşık %2’si beraat ederken, Türkiye’de bu oran %25.2’dir (veya sadece mahkumiyet ve beraat kararları dikkate alındığında %39.6’ya ulaşmaktadır). ABD federal sisteminde beraat ve diğer sonuçlanmama oranları toplamı %8.9 civarındadır. İngiltere ve Galler’de ise genel mahkumiyet oranının %82.7 olması, beraat ve diğer sonuçlanmama türlerinin %17.3 civarında olduğunu düşündürmektedir.
Bu oranlar, her ülkenin ceza muhakemesi felsefesi, savcılık kurumlarının rolü ve yetkileri, delil standartları, savunma hakkının etkinliği ve genel yargı pratikleri hakkında önemli ipuçları sunmaktadır. Örneğin, Almanya’daki düşük kovuşturmaya geçiş oranı ve çok düşük beraat oranı, soruşturma aşamasında çok daha titiz bir eleme yapıldığına ve mahkemeye sadece mahkumiyet ihtimali çok yüksek dosyaların taşındığına işaret edebilir. Bu durum, Legalitätsprinzip (kanunilik/mecburilik ilkesi) ile Opportunitätsprinzip (takdirilik/maslahata uygunluk ilkesi) arasındaki dengeyle de ilgilidir; Alman savcıları, özellikle az önemli suçlarda veya delil durumunun zayıf olduğu hallerde takdir yetkilerini kullanarak dosyayı kapatma eğilimindedir.45
Türkiye’deki %24.3’lük kovuşturmaya dönüşüm oranı, Almanya’ya göre daha yüksek olmakla birlikte, Fransa ve ABD federal sistemine göre daha düşüktür. Ancak Türkiye’deki %25.2’lik (veya %39.6’lık) beraat oranı, karşılaştırılan diğer ülkelere (özellikle Almanya ve ABD federal sistemi) göre oldukça yüksektir. Bu durum, birkaç olası yoruma açıktır:
- Soruşturma aşamasında “yeterli şüphe” standardı, diğer bazı ülkelere kıyasla daha düşük bir eşikte uygulanıyor olabilir veya savcılar tarafından yeterince titiz bir değerlendirmeye tabi tutulmuyor olabilir. Bu, delil durumu zayıf olan birçok dosyanın mahkemeye taşınmasına ve sonuç olarak beraatle sonuçlanmasına yol açıyor olabilir.
- Mahkemeler, savcılıkların “yeterli şüphe” değerlendirmesinden farklı bir sonuca varıyor ve daha fazla sayıda sanık hakkında beraat kararı veriyor olabilir.
- Savunma hakkının etkin kullanımı, iddia makamının sunduğu delillerin zayıflığını veya hukuka aykırılığını ortaya koyarak beraat kararlarının sayısını artırıyor olabilir.
- Yargı sistemindeki iş yükü, davaların yeterince derinlemesine incelenememesine ve şüphenin sanık lehine yorumlanarak beraat kararlarının artmasına neden oluyor olabilir.
Soruşturmadan kovuşturmaya geçiş oranları ile beraat oranları arasında genellikle ters bir korelasyon beklenir. Yani, soruşturma aşamasında ne kadar sıkı bir eleme yapılırsa (kovuşturmaya geçiş oranı ne kadar düşükse), mahkemeye gelen dosyaların mahkumiyetle sonuçlanma olasılığı o kadar yüksek olmalı ve dolayısıyla beraat oranı o kadar düşük olmalıdır. Türkiye’deki %24.3’lük kovuşturmaya geçiş oranına karşılık %25.2’lik (veya %39.6’lık) beraat oranı, bu beklenen ters korelasyonun zayıf olduğunu veya başka faktörlerin devrede olduğunu düşündürmektedir. Özellikle Almanya’daki %16’lık kovuşturmaya geçiş oranına karşılık sadece %2’lik beraat oranı, bu ters korelasyonun güçlü bir örneğidir.
Farklı ülkelerdeki “şüpheli” ve “sanık” tanımları ile bu statülerin verilme standartları da doğrudan soruşturma ve kovuşturma oranlarını etkiler. Örneğin, Fransa’daki mise en examen gibi daha formalize edilmiş ve soruşturma hakiminin ciddi emareler bulmasını gerektiren bir “resmi suçlanma” süreci 20, basit şüpheyle yürütülen soruşturmalardan daha farklı istatistiksel sonuçlar doğurabilir. Bu tanımlar ve süreçler, bir kişinin ne zaman resmi olarak “suçlanan” konumuna geldiğini ve dolayısıyla istatistiklere nasıl yansıdığını değiştirir. Bu durum, ülkeler arası doğrudan oran karşılaştırmalarını zorlaştırsa da, her sistemin kendi içindeki filtreleme mekanizmalarının gücünü ve bireyi ne zaman daha ciddi bir suç ithamıyla karşı karşıya bıraktığını gösterir.
Son olarak, yüksek beraat oranları, sadece savcılık veya mahkeme aşamasındaki sorunlara değil, aynı zamanda soruşturma kalitesine, delil toplama süreçlerindeki eksikliklere veya hukuka aykırı delillerin dosyaya girmesine de işaret edebilir.48 Bir dava beraatle sonuçlanıyorsa, bunun temel nedeni genellikle suçun sanık tarafından işlendiğinin şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlanamamasıdır (“şüpheden sanık yararlanır” ilkesi 50). Bu kanıt eksikliği, soruşturma aşamasında yeterli ve hukuka uygun delil toplanamamasından, savcının mevcut delilleri yanlış değerlendirerek “yeterli şüphe” varsaymasından ya da mahkemenin delilleri farklı yorumlamasından kaynaklanabilir. Dolayısıyla, yüksek beraat oranları tek bir nedene bağlanamaz; ceza adalet sisteminin birden fazla aşamasındaki potansiyel sorunların bir yansıması olabilir ve bu durum, önemli sayıda bireyin haksız yere sanık sıfatıyla yargılandığına işaret edebilir.
5. Türk Hukukunda Haksız Soruşturma ve Kovuşturmalar Sorunsalı
Türk ceza adalet sisteminde, bireylerin haksız yere soruşturma ve kovuşturmalara maruz kalması, üzerinde önemle durulması gereken bir sorundur. Bu durum, hem bireylerin temel hak ve özgürlüklerini zedelemekte hem de adalet sisteminin etkinliğine ve saygınlığına gölge düşürmektedir.
Temel Bir Güvence: Lekelenmeme Hakkı ve Masumiyet Karinesi
Haksız soruşturma ve kovuşturmalarla mücadelede en temel güvencelerden biri “lekelenmeme hakkı”dır. Bu hak, bir suç şüphesi nedeniyle hakkında soruşturma ya da kovuşturma yürütülen kişinin, bu işlemlerden dolayı onur, şeref ve haysiyetinin zarar görmemesi, toplum içindeki saygınlığının zedelenmemesi ve hakkında henüz kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü verilmemişken suçlu muamelesi görmemesi anlamına gelir.1 Lekelenmeme hakkı, Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile AİHS’nin 8. maddesindeki özel hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilebilir. Bu hak, masumiyet karinesiyle çok sıkı bir ilişki içindedir; zira masumiyet karinesi, kişinin suçluluğu kanıtlanana kadar suçsuz sayılmasını gerektirerek onu peşinen “lekelenmekten” korur.1 Soruşturmanın gizliliği ilkesi (CMK m.157) de lekelenmeme hakkını korumaya yönelik önemli bir araçtır; ancak uygulamada bu gizliliğin ihlal edildiği durumlar maalesef yaşanabilmektedir.3
Haksız Soruşturma ve Kovuşturmaların Nedenleri
Türkiye’de haksız soruşturma ve kovuşturmaların ortaya çıkmasında çeşitli faktörler rol oynamaktadır:
Delil Yetersizliği ve Hatalı Delil Değerlendirmesi
Soruşturmaların veya kovuşturmaların en temel nedenlerinden biri, suç işlendiğine dair “basit şüphe”nin ötesine geçemeyen, yetersiz, soyut veya spekülatif emarelerle işlemlerin başlatılması veya davaların açılmasıdır.11 Cumhuriyet savcısı, CMK m.160 uyarınca bir suç işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez işin gerçeğini araştırmakla yükümlü olsa da, bu “izlenim”in somut olgulara dayanması gerekir. Benzer şekilde, CMK m.170 uyarınca kamu davası açılabilmesi için “yeterli şüphe” aranır; ancak bu şüphe standardının her zaman objektif ve titiz bir şekilde uygulandığını söylemek güçtür.
Bunun yanı sıra, hukuka aykırı olarak elde edilmiş delillerin (Anayasa m.38/6, CMK m.217/2) soruşturma veya kovuşturma süreçlerine dahil edilmesi veya bu delillerin hukuka uygunluk denetiminin yetersiz yapılması da haksız süreçlere yol açabilir.48 Delillerin toplanması, muhafazası ve değerlendirilmesi aşamalarındaki hatalar, yanlış yorumlar veya objektiflikten uzak, varsayımlara dayalı ya da ön yargılı değerlendirmeler de masum kişilerin suçlanmasına neden olabilir.49
Soruşturma ve Kovuşturma Makamlarının Uygulamalarından Kaynaklanan Sorunlar
Cumhuriyet savcılıklarının aşırı iş yükü, personel ve kaynak yetersizliği gibi yapısal sorunlar, soruşturmaların yeterli özen ve titizlikle yürütülmesini engelleyebilir. Bu durum, eksik soruşturma yapılmasına ve sonuç olarak ya gereksiz davalar açılmasına ya da masum kişilerin yeterince aklanamamasına yol açabilir. Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından zaman zaman yayınlanan raporlar ve teftiş sonuçları, bazı yargısal hatalara ve eksikliklere işaret edebilmektedir; örneğin, delillerin eksik toplanması, çelişkili delillerin yeterince irdelenmemesi veya kararlarda yetersiz gerekçe gösterilmesi gibi durumlar.53
Kamu davasının açılmasında Cumhuriyet savcısının takdir yetkisi (CMK m.171) bulunmakla birlikte, bu yetkinin her zaman yerinde ve hukuka uygun kullanıldığı söylenemez. Bazen, yeterli şüphe oluşmadığı halde veya kamu yararı bulunmadığı durumlarda dahi dava açılabilmektedir.54 İddianamenin iadesi kurumu (CMK m.174), bu tür durumları engellemek için bir filtre mekanizması olarak düşünülmüşse de, uygulamada mahkemeler tarafından her zaman etkin bir şekilde kullanılmayabilir veya iade nedenleri daha çok şekli eksikliklerle sınırlı kalabilir.14
Bir diğer önemli nokta, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin (in dubio pro reo) soruşturma aşamasında yeterince gözetilmemesi ve şüphenin zaman zaman şüpheli aleyhine yorumlanarak dava açılma eğiliminin olabilmesidir.50 Oysa bu ilke, kovuşturma aşamasında olduğu kadar, bir kişinin sanık sıfatıyla yargılanıp yargılanmayacağına karar verilirken de dikkate alınmalıdır.
Sistemik Sorunlar ve Yargısal Hatalar
Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına ilişkin süregelen tartışmalar ve bu konudaki endişeler, yargı kararlarının niteliği ve güvenilirliği üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.52 Toplumsal baskı, medyanın etkisi veya siyasi atmosferin yargısal süreçlere yansıması, özellikle kamuoyunda yankı uyandıran davalarda aceleci, yeterince araştırılmamış veya hukuki dayanaktan yoksun kararlar verilmesine zemin hazırlayabilir.1
Mevzuattaki bazı hükümlerin belirsiz veya yoruma açık olması, farklı uygulamalara ve keyfiliğe yol açabilir. TESEV tarafından yayınlanan “Sanık Öğüten Çarklar” başlıklı raporda da vurgulandığı üzere, Türkiye’deki ceza adalet sisteminde suç tanımlarındaki belirsizlikler, gözaltında ve tutuklulukta kişilerin hakları konusunda yeterince ve zamanında bilgilendirilmemesi, tutuklama tedbirine başvurulmasındaki standartların muğlaklığı, savunma makamının dosyadaki delillere erişiminde karşılaştığı kısıtlamalar gibi birçok yapısal sorun, haksız soruşturma ve kovuşturmaların ortaya çıkmasına katkıda bulunmaktadır.52
Birey ve Adalet Sistemi Üzerindeki Olumsuz Etkileri
Haksız soruşturma ve kovuşturmaların hem birey hem de adalet sistemi üzerinde derin ve olumsuz etkileri bulunmaktadır.
Birey Üzerindeki Etkiler
Haksız bir suçlamayla karşılaşan birey, öncelikle özgürlüğünden yoksun kalma riskiyle (haksız gözaltı, tutuklama) karşı karşıyadır. Bu durum, kişinin yaşamındaki en temel haklardan birinin ihlali anlamına gelir. Uzun süren soruşturma ve kovuşturma süreçleri, kişinin işini kaybetmesine, eğitim hayatının aksamasına, ciddi maddi zararlara (avukatlık ücretleri, dava masrafları, gelir kaybı vb.) uğramasına neden olabilir.55
Maddi zararların ötesinde, manevi zararlar da oldukça ağırdır. Kişi, yoğun stres, anksiyete, depresyon gibi psikolojik sorunlar yaşayabilir. Toplum nezdindeki itibarı sarsılır, “şüpheli” veya “sanık” olarak damgalanmak sosyal dışlanmaya ve yalnızlaşmaya yol açabilir.1 Ailevi ve sosyal ilişkileri bozulabilir. En önemlisi, haksız bir sürece maruz kalan bireyin devlete ve adalet sistemine olan güveni kökünden sarsılır.52 Beraat etse dahi, yaşadığı travmanın ve “lekelenmenin” izlerini uzun yıllar taşıyabilir.
Adalet Sistemi Üzerindeki Etkiler
Haksız soruşturma ve kovuşturmalar, sadece bireyleri mağdur etmekle kalmaz, aynı zamanda adalet sisteminin kendisine de zarar verir. Yargı sisteminin kıt kaynakları (zaman, para, insan gücü) gereksiz ve sonuçsuz kalacak soruşturma ve davalar için harcanmış olur. Bu durum, mahkemelerin iş yükünü artırır, gerçekten suçlu olanların yargılanmasını geciktirir ve adaletin zamanında tecelli etmesini engeller.
Adalet sisteminin saygınlığı ve toplum nezdindeki güvenilirliği azalır. Eğer sistem sık sık masum insanları sanık sandalyesine oturtuyorsa, bu durum genel bir adaletsizlik algısı yaratır. Hukukun caydırıcılık etkisi zayıflar, çünkü adil olmayan bir sistemin normları içselleştirmesi beklenemez.
Hukuki Başvuru Yolları: Haksız Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat (CMK m. 141)
Türk hukuku, haksız koruma tedbirlerine maruz kalan bireylere bir nebze de olsa telafi imkanı sunmaktadır. CMK’nın 141. maddesi, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında haksız yere belirli koruma tedbirlerine tabi tutulan kişilerin devletten maddi ve manevi tazminat talep edebilecekleri halleri düzenlemektedir.55 Bu haller arasında şunlar sayılabilir:
- Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler,
- Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayanlar,
- Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklananlar,
- Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyenler,
- Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına (KYOK) veya beraatlerine karar verilenler,
- Hakkında mahkumiyet hükmü verilen ancak gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olanlar,
- Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine haksız olarak elkonulanlar.
Tazminat talebinde bulunabilecek kişiler, CMK m.141’de belirtilen durumlara maruz kalan şüpheli veya sanıklardır. Dava, kararın veya hükmün kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her halde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde açılmalıdır (CMK m.142/1).56 Bu süreler hak düşürücü niteliktedir. Tazminat davası, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde, eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın ağır ceza mahkemesinde devlete (Maliye Hazinesi’ne) karşı açılır.57
Talep edilebilecek zararlar hem maddi (örneğin, haksız tutukluluk nedeniyle uğranılan kazanç kaybı, avukatlık ücretleri) hem de manevi (çekilen elem, ızdırap, itibar kaybı) zararları kapsar.55 Ancak CMK m.144’te sayılan bazı hallerde (örneğin, kendi kusuruyla gözaltına veya tutuklanmaya neden olanlar) tazminat istenemez.55
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye Kararları (Madde 5 ve Madde 6 İhlalleri)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye aleyhine yaptığı birçok başvuruda, özellikle AİHS’nin 5. maddesi (özgürlük ve güvenlik hakkı) ve 6. maddesi (adil yargılanma hakkı) kapsamında ihlal kararları vermiştir. Bu kararlar, Türkiye’deki haksız soruşturma ve kovuşturma pratiklerine ve bu süreçlerde yaşanan hak ihlallerine ışık tutmaktadır.
AİHS m.5 kapsamında, özellikle keyfi veya hukuka aykırı tutuklamalar, tutukluluk sürelerinin makul olmaması, tutuklama kararlarının yeterli gerekçeye dayanmaması gibi nedenlerle çok sayıda ihlal kararı verilmiştir.60 AİHS m.6 kapsamında ise, masumiyet karinesinin ihlali, savunma haklarının kısıtlanması (örneğin, müdafiye erişimin engellenmesi, delillere ulaşmada zorluklar), delillerin hukuka aykırı toplanması veya değerlendirilmesi, mahkeme kararlarının gerekçesiz olması veya yargılamaların makul sürede sonuçlandırılamaması gibi nedenlerle ihlaller tespit edilmiştir.2
Özellikle Osman Kavala ve Yüksel Yalçınkaya gibi sembolik davalarda AİHM ve Anayasa Mahkemesi (AYM) nezdinde yürüyen süreçler ve verilen kararlar, Türkiye’de lekelenmeme hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı ile adil yargılanma hakkının uygulanmasındaki ciddi sorunları gözler önüne sermektedir.62 AİHM’in bu kararları, sadece bireysel mağduriyetleri tespit etmekle kalmamakta, aynı zamanda Türkiye’ye ceza adalet sistemindeki yapısal sorunları giderme ve AİHS standartlarına uyum sağlama yükümlülüğü de getirmektedir. TESEV raporunda da belirtildiği gibi, AİHM’in özellikle uzun tutukluluk ve tutuklama gerekçelerinin yetersizliği konularında Türkiye aleyhine verdiği çok sayıda karar bulunmaktadır.52
Türkiye’de haksız soruşturma ve kovuşturmaların temelinde yatan önemli bir sorun, “şüphe” kavramının derecelendirilmesindeki (basit, makul, yeterli, kuvvetli şüphe) teorik netliğe rağmen 11, uygulamada bu derecelerin zaman zaman subjektif yorumlanabilmesi ve özellikle kamu davası açmak için aranan “yeterli şüphe” standardının 13 olması gerekenden daha düşük bir seviyede kabul edilerek kolayca dava açılabilmesidir. Yeterli şüphe, normal şartlarda mahkumiyet ihtimalinin beraat ihtimalinden daha fazla olmasını gerektirirken 14, Türkiye’deki yüksek beraat oranları (Bölüm 4’te incelendiği üzere), birçok davanın aslında bu standardı karşılamadan açıldığına, yani soruşturma aşamasındaki filtreleme mekanizmasının etkin çalışmadığına dair ciddi bir gösterge olabilir. Savcıların, çeşitli etkenlerle (iş yükü, eksik inceleme, baskı vb.) yeterli şüphe oluşmadığı halde dava açma eğiliminde olması, kişilerin haksız yere sanık sandalyesine oturmasına, uzun yargılama süreçlerine katlanmak zorunda kalmasına ve en önemlisi lekelenmesine yol açar. Bu durum, CMK m.141 kapsamında açılan tazminat davalarının sayısını artırmakta ve zaten yoğun olan adalet sistemine ek bir yük getirmektedir.
“Lekelenmeme hakkı”nın etkin bir şekilde korunması, sadece soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki usuli titizlikle değil, aynı zamanda medyanın ve kamu otoritelerinin masumiyet karinesine saygılı beyan ve yayınlarıyla da mümkündür. Türkiye’de bu alanda ciddi sorunlar yaşandığı bir gerçektir. Lekelenmeme hakkı, kişinin toplum nezdindeki itibarının korunmasını amaçlarken 1, soruşturmanın gizliliği ilkesi bu hakkı korumaya yönelik olmasına rağmen 3, bu gizlilik sıkça ve kolayca ihlal edilebilmektedir.5 Medya organları veya bazen kamu görevlileri tarafından, henüz suçluluğu bir mahkeme kararıyla sabitlenmemiş kişiler hakkında yapılan suçlayıcı, itham edici ve hatta mahkum edici nitelikteki yayınlar ve açıklamalar, masumiyet karinesini ve dolayısıyla lekelenmeme hakkını ağır şekilde ihlal etmektedir.1 Bu tür yayınlar, kişi yargılama sonucunda beraat etse bile, toplum nezdinde “lekelenmiş” olarak kalmasına, “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” gibi yaygın bir önyargıyla karşı karşıya kalmasına neden olabilir. Dolayısıyla, haksız soruşturma ve kovuşturmaların birey üzerindeki olumsuz etkileri, sadece adli süreçle sınırlı kalmamakta, medya ve kamusal söylem aracılığıyla daha da derinleşmekte ve kalıcı hale gelmektedir.
CMK m.141 kapsamında düzenlenen haksız koruma tedbirleri nedeniyle tazminat mekanizması 55, haksız uygulamaların sonuçlarını bir nebze olsun gidermeyi amaçlasa da, haksız bir soruşturmanın veya kovuşturmanın kendisinin yarattığı tüm manevi tahribatı, itibar kaybını, psikolojik çöküntüyü ve lekelenmeyi tam olarak telafi etmekte yetersiz kalabilir. Bu tazminat, maddi zararları (kazanç kaybı, avukatlık masrafları vb.) ve manevi zararları (çekilen acı, elem, ızdırap) kapsamaktadır.55 Ancak, bir insanın haksız yere “şüpheli” veya “sanık” olarak damgalanmasının, aylarca hatta yıllarca süren bir yargılama sürecinin getirdiği belirsizlik ve stresin, sosyal çevresinde ve iş hayatında uğradığı itibar kaybının parasal olarak tam bir karşılığını bulmak neredeyse imkansızdır. AİHM’in haksız tutuklama için belirlediği standart tazminat miktarları (örneğin, aylık 1000 Euro civarı 55) bir gösterge oluştursa da, her olayın kendine özgü koşulları ve birey üzerindeki etkileri farklıdır. Eğer ulusal mahkemelerce hükmedilen tazminat miktarları, yaşanan mağduriyeti karşılamaktan uzak, sembolik düzeylerde kalırsa veya tazminat sürecinin kendisi yeni bir mağduriyete dönüşürse (uzun sürmesi, tahsilat zorlukları vb.), CMK m.141’in haksız uygulamaları önlemedeki ve mağduriyeti gidermedeki etkinliği ciddi şekilde azalır. Bu durum, bir anlamda, haksız soruşturma ve kovuşturmaların adeta “maliyetsiz” kalmasına ve tekrarlanmasına zemin hazırlayabilir.
6. Haksız Kovuşturmalarla Mücadelede Karşılaştırmalı Hukuk Deneyimleri
Haksız soruşturma ve kovuşturmalar, evrensel bir sorun olup, farklı hukuk sistemleri bu sorunla mücadele etmek ve mağdurlara bir nebze olsun telafi sağlamak için çeşitli mekanizmalar geliştirmiştir. Bu bölümde, Almanya, Fransa, İngiltere ve Galler ile ABD’deki yaklaşımlar incelenecektir.
Almanya: Ceza Muhakemesi Tazminat Kanunu (StrEG – Strafverfolgungsentschädigungsgesetz)
Alman hukukunda, haksız ceza takip tedbirleri (örneğin, tutuklama, arama, elkoyma) veya beraatle sonuçlanan ya da hiç açılmayan davalar nedeniyle bireylerin uğradığı zararların devlet tarafından tazmin edilmesi esası, Ceza Muhakemesi Tazminat Kanunu (StrEG) ile düzenlenmiştir.64 Bu kanun, devletin kusursuz sorumluluğuna dayanan bir sistem öngörür; yani, tazminat için savcı veya hakimin kusurlu olduğunun ispatı gerekmez, haksız bir ceza muhakemesi işlemine maruz kalmak ve bunun sonucunda zarar görmek yeterlidir. StrEG, hem maddi (örneğin, kazanç kaybı, avukatlık masrafları) hem de manevi zararların (belirli koşullarda ve sınırlı da olsa) tazminini kapsayabilir. Başvuru usulü ve tazminatın kapsamı kanunda ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Alman sisteminde savcılığın soruşturma başlatmada Legalitätsprinzip (kanunilik/mecburilik ilkesi) ile hareket etmesi, yani prensip olarak her suç şüphesini soruşturmak zorunda olması, ancak özellikle daha az önemli suçlarda veya delil yetersizliği durumunda Opportunitätsprinzip (takdirilik/maslahata uygunluk ilkesi) gereği takipsizlik kararı verebilmesi 45, haksız kovuşturma riskini dengelemeye yönelik bir mekanizma olarak görülebilir. StrEG, bu dengeleme çabasına rağmen ortaya çıkabilecek mağduriyetleri gidermeyi amaçlar.
Fransa: Devletin Sorumluluğu (Code de procédure pénale m. 149 vd.)
Fransız hukukunda da haksız tutuklama (détention provisoire) sonucu beraat, takipsizlik (non-lieu) veya suçsuzluğun başka bir şekilde tespiti durumunda bireylerin devletten tazminat talep etme hakkı bulunmaktadır. Bu hak, Fransız Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (Code de procédure pénale – CPP) 149. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.61 Tazminat talepleri, özel bir komisyon (Commission nationale de réparation des détentions) tarafından incelenir. Bu sistem de genellikle devletin kusursuz sorumluluğuna dayanır ve hem maddi hem de manevi zararların tazminini mümkün kılar. Fransız sisteminde soruşturma hakiminin (juge d’instruction) bazı ciddi ve karmaşık dosyalarda soruşturmayı yürütmesi ve savcının (Procureur de la République) dava açma konusundaki takdir yetkisi, haksız kovuşturma riskinin yönetilmesinde önemli roller oynar.20 CPP m.149 vd. hükümleri, bu süreçlerde yaşanabilecek hatalar sonucu ortaya çıkan mağduriyetleri gidermeyi hedefler.
İngiltere ve Galler: Kötü Niyetli Kovuşturma (Malicious Prosecution)
İngiliz hukuk sisteminde (Common Law geleneği), haksız bir şekilde kovuşturmaya maruz kalan kişilerin başvurabileceği temel hukuki yol, “kötü niyetli kovuşturma” (malicious prosecution) adı verilen bir haksız fiil (tort) davasıdır.66 Bu davanın başarılı olabilmesi için davacının (yani haksız yere kovuşturulan kişinin) şu unsurları ispatlaması gerekir:
- Davalının (genellikle polis veya savcılık) kendisi hakkında bir kovuşturma başlatmış veya devam ettirmiş olması,
- Bu kovuşturmanın davacı lehine sonuçlanmış olması (beraat, davanın düşmesi vb.),
- Kovuşturmanın “makul ve olası bir neden” (reasonable and probable cause) olmaksızın başlatılmış veya sürdürülmüş olması,
- Davalının “kötü niyetle” (malice) hareket etmiş olması,
- Davacının bu kovuşturma nedeniyle bir zarara (itibar kaybı, maddi zarar, özgürlük kısıtlaması gibi) uğramış olması.67 Bu unsurlardan özellikle “kötü niyet” ve “makul ve olası nedenin yokluğu”nun ispatı oldukça zordur, çünkü bu, davalının zihinsel durumuna ve kasıtlı bir suiistimaline işaret eder.67 Bu nedenle, malicious prosecution davalarında başarı oranı genellikle düşüktür.
ABD: Kötü Niyetli Kovuşturma (Malicious Prosecution) ve Anayasal İhlaller
Amerikan hukukunda da eyaletler düzeyinde “kötü niyetli kovuşturma” (malicious prosecution) bir haksız fiil (tort) olarak kabul edilir ve unsurları genellikle İngiliz hukukundakine benzerdir.68 Federal düzeyde ise, haksız kovuşturmaya maruz kalan kişiler, Anayasa’nın (özellikle Dördüncü Değişiklik -haksız arama ve el koyma yasağı- ve On Dördüncü Değişiklik -adil yargılanma ve hukuki süreç güvenceleri-) ihlal edildiği iddiasıyla 42 U.S.C. § 1983 kapsamında federal görevlilere (örneğin polis memurları) karşı tazminat davası açabilirler.69 Yüksek Mahkeme’nin Thompson v. Clark (2022) gibi kararları, bu tür davalarda “lehe sonuçlanma” (favorable termination) unsurunun nasıl yorumlanacağına dair önemli içtihatlar geliştirmiştir.69 Ancak, ABD hukukunda savcıların görevleriyle ilgili eylemlerinden dolayı genellikle “mutlak dokunulmazlığa” (absolute prosecutorial immunity), polis memurlarının ise “sınırlı dokunulmazlığa” (qualified immunity) sahip olmaları, bu tür tazminat davalarının açılmasını ve kazanılmasını oldukça zorlaştıran faktörlerdir.
Anglo-Sakson (Common Law) ve Kıta Avrupası (Civil Law) sistemleri, haksız kovuşturmalara karşı temel yaklaşımlarında farklılıklar sergilemektedir. Common Law geleneğine sahip İngiltere ve ABD’de, “kötü niyet” (malice) gibi subjektif unsurların ispatı ön plandadır ve bu da davacılar için yüksek bir ispat külfeti getirir.67 Buna karşılık, Kıta Avrupası ülkelerinden Almanya ve Fransa’da genellikle devletin objektif sorumluluğuna veya kusursuz sorumluluğuna daha yakın kanuni tazminat mekanizmaları bulunmaktadır. Bu sistemlerde, kişinin beraat etmesi veya davanın düşmesi gibi objektif sonuçlar tazminat hakkını doğurmak için yeterli olabilirken, savcının veya hakimin “kötü niyetini” ispatlamak birincil koşul olmayabilir.64 Bu farklılık, temelini hukuki geleneklerden ve devletin birey karşısındaki sorumluluğuna ilişkin farklı felsefi yaklaşımlardan almaktadır. Kıta Avrupası sistemleri, bireyi devletin hatalı veya haksız eylemlerine karşı korumada daha objektif standartlar getirme ve mağduriyetin giderilmesini kolaylaştırma eğilimindedir.
Her ne kadar incelenen tüm hukuk sistemlerinde haksız kovuşturma mağdurları için bir tür telafi mekanizması öngörülmüş olsa da 64, asıl caydırıcılık ve önleyicilik, soruşturma ve kovuşturma standartlarının en baştan yüksek tutulması, delil değerlendirmesinin titizlikle yapılması ve keyfiliğin en aza indirilmesiyle sağlanır. Tazminat, genellikle bir “son çare” niteliğindedir ve bir kişinin haksız yere yargılanmasının yarattığı manevi çöküntü, itibar kaybı, zaman kaybı ve diğer olumsuz etkileri tam olarak gidermeyebilir. Bu nedenle, ceza adalet sistemlerinin temel hedefi, en başta haksız soruşturma ve kovuşturmaların oluşmasını engellemek olmalıdır. Bu da, ancak delil toplama ve değerlendirme standartlarının yüksek tutulması, savcılık ve hakim kararlarının somut, denetlenebilir ve hukuki gerekçelere dayandırılması ve tüm süreçlerde etkin denetim mekanizmalarının varlığı ile mümkündür. Tazminat mekanizmaları, sistemdeki kaçınılmaz hataların bir sonucu olarak ortaya çıkan zararları hafifletmeye çalışır, ancak ideal olan, bu hataların hiç yapılmaması veya minimuma indirilmesidir.
7. Türkiye’de Haksız Soruşturma ve Kovuşturmaların Önlenmesine Yönelik Çözüm Önerileri ve Reform İhtiyacı
Türkiye’de haksız soruşturma ve kovuşturmaların önlenmesi, adil yargılanma hakkının tam anlamıyla tesisi ve adalet sistemine olan güvenin artırılması için kapsamlı ve sürekli bir reform çabası gereklidir. Bu çaba, hem yasal düzenlemeleri hem de uygulamadaki zihniyet ve pratikleri kapsamalıdır.
Delil Standartlarının ve Gerekçelendirme Yükümlülüğünün Güçlendirilmesi
Haksız süreçlerin en önemli kaynaklarından biri, şüphe standartlarının muğlaklığı veya yetersiz uygulanmasıdır. “Basit şüphe” (CMK m.160) ile soruşturmanın başlatılması ve “yeterli şüphe” (CMK m.170) ile kamu davasının açılması arasındaki ayrımın net bir şekilde ortaya konulması ve bu kavramların daha somut, objektif ve denetlenebilir kriterlere bağlanması elzemdir. Özellikle iddianamelerde, yeterli şüphenin hangi somut delillere dayandığının, bu delillerin olayı nasıl aydınlattığının ve şüphelinin suçla bağlantısını ne şekilde kurduğunun açık, ayrıntılı, mantıksal bir silsile içinde ve ikna edici bir şekilde gerekçelendirilmesi zorunluluğu üzerinde titizlikle durulmalıdır. CMK m.170/4’te yer alan “yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” hükmü 13, lafzın ötesine geçerek uygulamada tam anlamıyla hayata geçirilmelidir.
Ayrıca, hukuka aykırı delillerin (Anayasa m.38/6, CMK m.217/2) soruşturma aşamasından itibaren kesin bir şekilde dışlanması ve bu konuda etkin bir denetim mekanizmasının kurulması, haksız suçlamaların önüne geçilmesinde kritik bir rol oynayacaktır.48
Savcılık ve Mahkeme Kararlarında Etkin Denetim Mekanizmaları
Savcılık kararlarının ve mahkeme süreçlerinin etkin bir şekilde denetlenmesi, keyfiliğin önlenmesi ve hataların düzeltilmesi için hayati öneme sahiptir. İddianamenin iadesi kurumu (CMK m.174), mahkemeler tarafından daha etkin ve cesur bir şekilde kullanılmalı; iade nedenleri sadece şekli eksikliklerle sınırlı kalmamalı, aynı zamanda “yeterli şüphe” yokluğu gibi esasa ilişkin durumları da kapsayacak şekilde geniş yorumlanmalıdır.14
Cumhuriyet savcılıklarınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara (KYOK) ve kamu davası açma kararlarına karşı daha etkin itiraz ve denetim yolları geliştirilmelidir. KYOK’a itiraz üzerine sulh ceza hakiminin, sadece kararın hukuka uygunluğunu değil, aynı zamanda soruşturmanın yeterliliğini de denetleyerek gerektiğinde soruşturmanın genişletilmesini isteyebilmesi (CMK m.173) önemlidir.70
Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri, ilk derece mahkemesi kararlarındaki gerekçe eksiklikleri, delil değerlendirme hataları ve usul ihlalleri konusunda daha hassas olmalı, bu tür durumları tespit ettiğinde caydırıcı ve yol gösterici kararlar vererek içtihat birliğini ve kalitesini artırmalıdır.
Soruşturma Yapılmasına Yer Olmadığı Kararının (SYOK – CMK m.158/6) Etkin Kullanımı
CMK m.158/6’da düzenlenen “soruşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar” (SYOK), özellikle lekelenmeme hakkının korunması ve kişilerin gereksiz yere şüpheli sıfatına maruz bırakılmasının önlenmesi açısından son derece önemli bir müessesedir.1 İhbar ve şikâyet konusu fiilin açıkça suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin anlaşıldığı veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olduğu durumlarda, Cumhuriyet savcısının soruşturma başlatmadan SYOK kararı vermesi teşvik edilmeli ve bu uygulamanın yaygınlaştırılması sağlanmalıdır.1 Bu, hem bireyleri haksız ithamlardan koruyacak hem de savcılıkların iş yükünü azaltacaktır.
Savunma Hakkının ve Avukatın Rolünün Güçlendirilmesi
Adil bir yargılamanın olmazsa olmaz koşulu, etkin bir savunma hakkıdır. Soruşturma aşamasında müdafinin dosya içeriğine erişiminin (CMK m.153) ve dosyadaki delillere ulaşımının önündeki fiili veya hukuki engeller kaldırılmalı, bu hak tam anlamıyla güvence altına alınmalıdır.52 Müdafinin, şüphelinin lehine olan delillerin toplanmasını isteme ve bu taleplerinin savcılık ve mahkemeler tarafından ciddiyetle ve makul bir gerekçe olmaksızın reddedilmemesi sağlanmalıdır. Adli yardım sisteminin (CMK m.150) bütçe ve nitelik açısından güçlendirilerek, maddi durumu yetersiz olan herkesin nitelikli hukuki yardıma etkin bir şekilde erişiminin sağlanması, özellikle haksız suçlamalarla karşı karşıya kalan dezavantajlı bireyler için hayati önemdedir.
Yargı Reformu Stratejileri ve Uygulamadaki Yansımaları
Türkiye’de zaman zaman gündeme gelen ve uygulamaya konulan Yargı Reformu Strateji Belgeleri 71, haksız soruşturma ve kovuşturmaların önlenmesi, lekelenmeme hakkının güçlendirilmesi ve adil yargılanma standartlarının artırılması gibi önemli hedefler içermektedir. Bu stratejiler kapsamında öngörülen hakim ve savcı yardımcılığı müessesesinin kurulması, meslek içi eğitimin kalitesinin artırılması, dijitalleşme ve e-tebligat uygulamalarının yaygınlaştırılması gibi adımlar 71, dolaylı olarak da olsa yargılamaların kalitesini artırma ve hata riskini azaltma potansiyeli taşımaktadır. Ancak bu reformların başarısı, sadece yasal düzenlemelerin yapılmasıyla değil, aynı zamanda bu düzenlemelerin uygulamada ne ölçüde ve ne şekilde hayata geçirildiğiyle, yargı mensuplarının bu reformları içselleştirmesiyle ve en önemlisi yargı bağımsızlığı ile tarafsızlığının tam olarak tesis edilmesiyle yakından ilişkilidir. Kağıt üzerinde kalan veya uygulamaya etkin bir şekilde yansımayan reformlar, beklenen olumlu sonuçları doğurmaktan uzak kalacaktır.
Geleceğe Yönelik Tavsiyeler
Haksız soruşturma ve kovuşturmalarla daha etkin mücadele için şu adımlar atılabilir:
- Hakim ve savcıların mesleğe kabul ve meslek içi eğitimlerinde, şüphe kavramları (basit, yeterli, kuvvetli), delil değerlendirme ilkeleri, hukuka aykırı deliller, gerekçeli karar yazım teknikleri, masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı gibi konulara özel bir ağırlık verilmelidir.
- Yargısal kararlarda şeffaflık artırılmalı, özellikle kamuoyunu ilgilendiren davalarda verilen kararların gerekçeleri (kişisel veriler korunarak) kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Bu, yargıya olan güveni artırabilir ve kararların daha dikkatli verilmesini teşvik edebilir.
- HSK’nın denetim fonksiyonu güçlendirilmeli, keyfi veya bariz hatalı kararlar veren yargı mensupları hakkında etkin bir hesap verebilirlik mekanizması işletilmelidir.
- CMK m.141 kapsamında hükmedilen tazminatların, hem mağduriyeti giderici hem de benzer haksızlıkların tekrarlanmasını önleyici (caydırıcı) bir nitelikte olması için yasal ve uygulamaya yönelik iyileştirmeler yapılmalıdır. Tazminat miktarlarının belirlenmesinde AİHM standartları ve somut olayın özellikleri dikkate alınmalıdır.
- Medyanın, ceza adaleti süreçlerindeki rolü ve sorumlulukları konusunda farkındalık artırılmalı; masumiyet karinesine ve soruşturmanın gizliliğine saygı gösterilmesi, kişileri peşinen suçlu ilan eden yayınlardan kaçınılması için basın meslek örgütleri ve düzenleyici kurumlar tarafından etik kurallar güçlendirilmeli ve denetlenmelidir.
Türkiye’deki yargı reformu çabaları, haksız soruşturma ve kovuşturmaları azaltma potansiyeli taşısa da, bu reformların gerçek anlamda başarıya ulaşması, sadece yasal metinlerdeki değişikliklerle değil, köklü bir zihniyet değişikliğiyle mümkündür. Yargı mensuplarının eğitimi, mesleki gelişimleri ve en önemlisi yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının her türlü etkiye karşı tam olarak tesis edilmesi, bu sürecin olmazsa olmaz koşullarıdır.52 Yasal düzenlemeler ne kadar mükemmel olursa olsun, eğer yargı mensupları üzerinde doğrudan veya dolaylı bir baskı varsa veya bağımsızlıkları tam olarak güvence altında değilse, en iyi niyetli reformlar bile keyfi uygulamaları ve haksız süreçleri engellemekte yetersiz kalacaktır. Dolayısıyla, reformların kağıt üzerinde kalmaması, uygulamada somut ve olumlu sonuçlar doğurması için yargı kültürünün dönüşümü, liyakate dayalı bir atama ve yükselme sistemi ile yargının her türlü iç ve dış etkiden arındırılması kritik öneme sahiptir.
Haksız soruşturma ve kovuşturmaların önlenmesi, sadece bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması açısından değil, aynı zamanda bir bütün olarak adalet sisteminin etkinliği, saygınlığı ve toplumsal barış açısından da hayati bir zorunluluktur. Sistematik hatalar, yanlış kararlar ve keyfi uygulamalar, vatandaşların adalete olan inancını temelden sarsar ve toplumsal adaletsizlik algısını derinleştirir.52 Güvenin azaldığı bir adalet sistemi, toplumsal düzeni sağlama, hukukun üstünlüğünü tesis etme ve uyuşmazlıkları adil bir şekilde çözme görevini etkin bir şekilde yerine getiremez. Ayrıca, gereksiz yere açılan ve uzun süren davalar, mahkemelerin zaten ağır olan iş yükünü daha da artırarak gerçekten suçlu olanların yargılanmasını geciktirebilir ve adalet sisteminin kıt kaynaklarının verimsiz kullanılmasına neden olabilir. Bu nedenle, haksız süreçlerin önlenmesi, sadece bireysel bir hak arayışı meselesi olmanın çok ötesinde, genel bir kamu yararı ve adalet sisteminin genel sağlığı meselesidir.
Adil Yargılanma Hakkının Tesisi İçin Sürekli Gelişim
Bu kapsamlı analiz, Türk ve karşılaştırmalı ceza muhakemesi hukukunda şüpheli ve sanık sıfatlarının kazanılmasındaki gerekçelendirme zorunluluğundan başlayarak, haksız soruşturma ve kovuşturmaların karmaşık ve çok boyutlu sorununu ele almıştır. Temel bulgularımız, şüpheli ve sanık sıfatlarının bireylerin hayatında derin etkiler yarattığını ve bu nedenle bu sıfatların verilmesinde somut, hukuki ve denetlenebilir gerekçelerin hayati önem taşıdığını bir kez daha teyit etmiştir. Karşılaştırmalı hukuk verileri ve istatistikler, farklı adalet sistemlerinin soruşturmadan kovuşturmaya geçişte ve yargılama sonuçlarında farklı yaklaşımlar sergilediğini göstermiş; Türkiye’deki soruşturma/kovuşturma dinamikleri ve özellikle beraat oranlarının, üzerinde dikkatle durulması gereken bazı özgünlükler taşıdığını ortaya koymuştur.
Haksız soruşturma ve kovuşturmaların, delil yetersizliğinden hatalı değerlendirmelere, savcılık uygulamalarındaki eksikliklerden sistemik sorunlara kadar uzanan çok çeşitli nedenleri olduğu ve bu durumun bireyler üzerinde ağır maddi ve manevi sonuçlar doğurduğu, aynı zamanda adalet sisteminin geneline zarar verdiği açıktır. Bu bağlamda, lekelenmeme hakkının korunması ve CMK m.141 ile düzenlenen tazminat mekanizmasının etkinliği, mağduriyetlerin giderilmesinde ve benzer haksızlıkların önlenmesinde kritik bir role sahiptir.
Hukuk devleti ilkesinin temel bir gereği olarak devlet, bireyi keyfi suçlamalara ve haksız yargısal süreçlere karşı korumakla yükümlüdür. Adil yargılanma hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkıyla birlikte, insan onurunun ve temel hakların vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu hakların tam anlamıyla güvence altına alınabilmesi için adalet sisteminde şeffaflığın, hesap verebilirliğin ve liyakatin artırılması bir zorunluluktur. Yargısal aktörlerin, verdikleri her kararın bireylerin hayatını nasıl etkilediğinin bilinciyle hareket etmesi, sürekli mesleki gelişim içinde olması ve hukukun evrensel ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalması beklenir.
Haksız soruşturma ve kovuşturmalarla mücadele, sadece yasal ve kurumsal reformlarla sınırlı kalmamalıdır. Aynı zamanda toplumda adalet bilincinin, insan hakları kültürünün ve masumiyet karinesine saygının geliştirilmesi de bu mücadelenin ayrılmaz bir parçasıdır. Vatandaşların kendi hakları konusunda bilinçlenmesi, haksız uygulamalara karşı daha güçlü bir duruş sergilemelerini sağlayacaktır. Medyanın ve sivil toplum kuruluşlarının bu konuda eğitici, bilgilendirici ve denetleyici bir rol üstlenmesi, kamuoyu baskısı oluşturarak keyfiliği azaltabilir ve adalet arayışına katkıda bulunabilir.
Karşılaştırmalı hukuk perspektifi, Türkiye’nin kendi ceza adalet sistemindeki sorunları daha net görmesine, farklı çözüm yollarını değerlendirmesine ve uluslararası iyi uygulamalardan dersler çıkarmasına olanak tanır. Almanya, Fransa, İngiltere ve ABD gibi ülkelerin deneyimleri, şüphe standartları, savcılık uygulamaları, beraat oranları ve haksız kovuşturma sonrası tazminat mekanizmaları konularında değerli referans noktaları sunmaktadır. Ancak, her çözümün ve her modelin, Türkiye’nin kendi özgün hukuki, toplumsal ve kültürel koşullarına uyarlanması ve evrensel hukuk ilkeleriyle bağdaşan özgün çözümler geliştirilmesi esastır.
Sonuç olarak, adil yargılanma hakkının tam anlamıyla tesisi ve haksız soruşturma ve kovuşturmaların önlenmesi, dinamik ve sürekli bir gelişim süreci gerektirir. Bu süreçte, yasal düzenlemelerin iyileştirilmesi, kurumsal kapasitenin artırılması, yargı mensuplarının eğitimi ve farkındalığının yükseltilmesi, sivil toplumun katılımı ve uluslararası standartlara uyum çabaları bir bütün olarak ele alınmalıdır. Av. Murteza Osman AŞIK ve asikhukukburosu.com.tr olarak, bu önemli konudaki hukuki tartışmalara ve farkındalığın artırılmasına katkı sunmayı bir sorumluluk olarak görüyoruz. Adaletin tecellisi, sadece mahkeme salonlarında değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğüne inanan her bireyin ve kurumun ortak çabasıyla mümkün olacaktır.
Alıntılanan çalışmalar
- dergipark.org.tr, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1553707
- European Convention on Human Rights – Article 6, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://fra.europa.eu/en/law-reference/european-convention-human-rights-article-6
- dergipark.org.tr, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/227226
- masumiyet karinesinin idare hukukundaki yerinin disiplin soruşturması özelinde de – Danıştay Dergisi, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://dergi.danistay.gov.tr/documents/ahmetmirzaduran..pdf
- Av. Ecem ÖZTUNAY* MASUMİYET KARİNESİ – İzmir Barosu, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.izmirbarosu.org.tr/pdfdosya/masumiyet-karin20241915327789.pdf
- Mahkumiyet Kararı (Hükmü) – Avukat Baran Doğan, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://barandogan.av.tr/blog/ceza-hukuku/ceza-mahkumiyeti-karari-veya-hukmu-nedir.html
- CMK Madde 230 Hükmün Gerekçesinde Gösterilmesi Gereken …, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://barandogan.av.tr/blog/mevzuat/cmk-madde-230-hukmun-gerekcesinde-gosterilmesi-gereken-hususlar.html
- edb.adalet.gov.tr, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://edb.adalet.gov.tr/Resimler/SayfaDokuman/26620201539387-CEZAMUHAKEMES%C4%B0HUKUKU.pdf
- www.tnchukuk.com.tr, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.tnchukuk.com.tr/post/soru%C5%9Fturma-ve-kovu%C5%9Fturma-evresinde-%C5%9F%C3%BCpheli-ve-san%C4%B1k-haklar%C4%B1-nelerdir#:~:text=CMK’n%C4%B1n%20tan%C4%B1mlar%20k%C4%B1sm%C4%B1n%C4%B1%20olu%C5%9Fturan,.%E2%80%9D%20ifade%20eder%20%C5%9Feklinde%20tan%C4%B1mlanm%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1r.
- Av. Fatma AKYOL* SORUŞTURMA EVRESİNDE ŞÜPHELİNİN İFADESİNİN ALINMASI USULÜ VE DELİL DEĞERİ – İzmir Barosu, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.izmirbarosu.org.tr/pdfdosya/sorusturma-evre2021716142445205.pdf
- Başlangıç (Basit) Şüphesi, Makul Şüphe, Yeterli Şüphe, Kuvvetli …, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://barandogan.av.tr/blog/ceza-hukuku/basit-baslangic-suphesi-makul-suphe-yeterli-ve-kuvvetli-suphe-nedir.html
- İddianame Nedir, İddianamenin İadesi veya İddianamenin Kabulü Ne Anlama Gelmektedir? 2025 | Delil Hukuk Bürosu, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.delilavukatlik.com/post/iddianame-nedir-iddianamenin-iadesi-kabulu
- madde 170 – 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu | LEXPERA, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.lexpera.com.tr/karsilastirmasi/ceza-muhakemesi-kanunu-5271/60/60/0/madde-170
- dergipark.org.tr, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/753702
- Criminal Procedure Law in Germany – Schlun & Elseven, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://se-legal.de/criminal-defense-lawyer/criminal-procedure-law-in-germany/?lang=en
- Der dringende Tatverdacht in Abgrenzung zum hinreichenden …, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.grin.com/document/107310
- Terminology of the Penal Code Procedure – Options of Translation in Albanian and German, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.researchgate.net/publication/277625903_Terminology_of_the_Penal_Code_Procedure_-_Options_of_Translation_in_Albanian_and_German
- Principles of German Criminal Procedure 9781472565839, 9781849462167 – dokumen.pub, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://dokumen.pub/principles-of-german-criminal-procedure-9781472565839-9781849462167.html
- 5,5 Millionen staatsanwaltschaftliche Ermittlungsverfahren im Jahr …, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.destatis.de/DE/Presse/Pressemitteilungen/2024/10/PD24_379_2421.html
- French criminal procedure – Wikipedia, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://en.wikipedia.org/wiki/French_criminal_procedure
- HOW THE FRENCH UNDERSTAND THE INQUISITORIAL SYSTEM – AustLII, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://classic.austlii.edu.au/au/journals/AIAdminLawF/2001/10.pdf
- Citation directe | Service-Public.fr, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.service-public.fr/particuliers/vosdroits/F1455
- WITNESS PROTECTION IN FRANCE, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://syriaaccountability.org/guide-to-witness-protection-in-france/
- The Vocabulary of French Crime Procedures – Talkpal, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://talkpal.ai/culture/the-vocabulary-of-french-crime-procedures/
- www.justice.gouv.fr, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.justice.gouv.fr/sites/default/files/2024-01/Chiffres_cle%CC%81s_2023_ENG_En_ligne.pdf
- Criminal law | The Law Society, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.lawsociety.org.uk/public/for-public-visitors/common-legal-issues/criminal-law
- Use of stop and search – The House of Commons Library – UK Parliament, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://commonslibrary.parliament.uk/research-briefings/cdp-2025-0057/
- Section 1 PACE (suspicion-based search) factsheet – StopWatch, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.stop-watch.org/what-we-do/resources/section-1-factsheet/
- Understanding Your Rights Under Section 24 Police and Criminal – Duncan Lewis Solicitors, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.duncanlewis.co.uk/ActionAgainstPublicAuthorities_news/Wrongful_Arrest_and_False_Imprisonment_Your_Section_24_Rights_Explained_(17_December_2024).html
- Police and Criminal Evidence Act 1984, Section 24 – Legislation.gov.uk, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.legislation.gov.uk/ukpga/1984/60/section/24
- How a criminal case works | The Crown Prosecution Service, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.cps.gov.uk/about-cps/how-a-criminal-case-works
- The principles we follow | The Crown Prosecution Service, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.cps.gov.uk/principles-we-follow
- Code for Crown Prosecutors – The Full Code Test – Olliers Solicitors, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.olliers.com/news/code-for-crown-prosecutors-the-full-code-test/
- Crime outcomes in England and Wales 2023 to 2024 – GOV.UK, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.gov.uk/government/statistics/crime-outcomes-in-england-and-wales-2023-to-2024/crime-outcomes-in-england-and-wales-2023-to-2024
- CPS data summary Quarter 4 2023-2024 | The Crown Prosecution Service, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.cps.gov.uk/publication/cps-data-summary-quarter-4-2023-2024
- Criminal Cases – United States Courts, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.uscourts.gov/about-federal-courts/types-cases/criminal-cases
- A Brief Description of the Federal Criminal Justice Process — FBI, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.fbi.gov/how-we-can-help-you/victim-services/a-brief-description-of-the-federal-criminal-justice-process
- Rule 9. Arrest Warrant or Summons on an Indictment or Information | Federal Rules of Criminal Procedure | US Law – Law.Cornell.Edu, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.law.cornell.edu/rules/frcrmp/rule_9
- Probable Cause Versus Reasonable Suspicion | Maricopa County, AZ, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.maricopa.gov/919/Probable-Cause-Versus-Reasonable-Suspici
- www.justice.gov, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.justice.gov/ag/media/1388541/dl
- Attorney General Issues New Policy on Prosecutorial Discretion and Enforcement Priorities | Insights | Skadden, Arps, Slate, Meagher & Flom LLP, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.skadden.com/insights/publications/2025/02/attorney-general-issues-new-policy
- Federal Justice Statistics, 2023 | Bureau of Justice Statistics, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://bjs.ojp.gov/library/publications/federal-justice-statistics-2023
- bjs.ojp.gov, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://bjs.ojp.gov/document/fjs23.pdf
- www.destatis.de, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.destatis.de/DE/Themen/Staat/Justiz-Rechtspflege/Publikationen/Downloads-Strafverfolgung-Strafvollzug/strafverfolgung-2100300217004.pdf?__blob=publicationFile
- German and American Prosecutions: An Approach to Statistical Comparison, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://bjs.ojp.gov/content/pub/pdf/gap.pdf
- Criminal court statistics quarterly: January to March 2023 … – GOV.UK, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://assets.publishing.service.gov.uk/media/649c2e2d06179b00113f742b/ccsq_accessible_publication_tables_2023Q1.ods
- Federal Justice Statistics, 2022 | Bureau of Justice Statistics, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://bjs.ojp.gov/library/publications/federal-justice-statistics-2022
- Ceza Muhakemesinde Hukuka Aykırı Deliller – Avukat Baran Doğan, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://barandogan.av.tr/blog/ceza-hukuku/hukuka-aykiri-delil-nedir.html
- CEZAİ KONULARDA DELİLLERİN KABUL EDİLEBİLİRLİĞİ TÜRKİYE REHBERİ, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://kanuni.taa.gov.tr/assets/dosyalar/fa6db1de-3d37-428d-b481-b563fa763f3f_delillerin_kabul_edilebilirligi.pdf
- Şüphe – Ersan Şen Hukuk ve Danışmanlık, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://sen.av.tr/tr/makale/suphe
- Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar (KYOK-Takipsizlik Kararı) – Avukat Baran Doğan, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://barandogan.av.tr/blog/ceza-hukuku/kovusturmaya-yer-olmadigina-dair-takipsizlik-karari-kyok-nedir.html
- www.tesev.org.tr, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.tesev.org.tr/wp-content/uploads/rapor_SanikOguten_Carklar_insan_Haklari_Acisindan_Turkiyede_Ceza_Adalet_Sistemi.pdf
- KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARARLARA YÖNELİK TAVSİYELER – HSK, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.hsk.gov.tr/Eklentiler/Dosyalar/3b026763-d7d3-4bfa-8dca-2e6913c7bec4.pdf
- Takipsizlik kararı nedir (CMK 172) – Zengin Hukuk Bürosu, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://zengin.av.tr/takipsizlik-karari-nedir-cmk-172/
- Haksız Tutuklama, Gözaltı ve Elkoyma Tazminat Davası, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://barandogan.av.tr/blog/tazminat-hukuku/haksiz-tutuklama-gozalti-elkoyma-yakalama-tazminat-davasi.html
- Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminat Davası – Calın & Okçu Hukuk, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.calinokcuhukuk.com/haksiz-tutuklama-nedeniyle-tazminat-davasi/
- Haksız Tutuklama Gözaltı Arama ve El Koyma – Öner Hukuk ve Danışmanlık, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://oner.av.tr/haksiz-tutuklama-gozalti-arama/
- HAKSIZ TUTUKLAMA, GÖZALTI VE ELKOYMA NEDENİYLE AÇILAN MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVALARI – Eskişehir Avukat Gökhan Sarı, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.gokhansari.av.tr/post/haksiz-tutuklama-gozalti-ve-elkoyma-nedeniyle-acilan-maddi-ve-manevi-tazminat-davalari
- haksız tutuklama göz altı arama ve el koyma nedeniyle tazminat davası – Özgü Hukuk Ataşehir, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.ozguhukuk.com/blog/haksiz-tutuklama-goz-alti-arama-ve-el-koyma-nedeniyle-tazminat-davasi
- anayasa.gov.tr, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://anayasa.gov.tr/media/3600/aihmkararlarindanornekler.pdf
- TUTUKLAMAYA İLİŞKİN TEMEL SORUNLAR VE AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNİN GÜNCEL KARARLARI ÇERÇEVESİNDE ADLİ KONTROL K, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/ViewPDF-tutuklamaya-iliskin-temel-sorunlar-ve-avrupa-insan-haklari-mahkemesinin-guncel-kararlari-cercevesinde-adli-kontrol-konusunda-bazi-tespit-ve-deger-1120
- Human rights in Türkiye – Amnesty International, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.amnesty.org/en/location/europe-and-central-asia/western-central-and-south-eastern-europe/turkiye/report-turkiye/
- AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARLARI 2023 TEMMUZ İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi tarafından hazırlanmıştır., erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.istanbulbarosu.org.tr/files/komisyonlar/ihm/docs/ihm_2023temmuzkararlari.pdf
- HASARLAR VE TAZMİNAT – Infovictims, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.infovictims.de/tr/magdur-haklari/hasarlar-ve-tazminat
- Hukuka Aykırı Disiplin Cezaları Nedeniyle Personele Maddi ve Manevi Tazminat Ödenmesi, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://yalcintorun.av.tr/hukuka-aykiri-disiplin-cezalari-nedeniyle-personele-maddi-ve-manevi-tazminat-odenmesi/
- How do I Claim for Malicious Prosecution in the UK? – Van Eaton Solicitors, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://vaneatonsolicitors.co.uk/malicious-prosecution-in-the-uk/
- Malicious Prosecution Law in the UK – St Pauls Chambers, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.stpaulschambers.com/malicious-prosecution-law-in-the-uk/
- A town called… – Mayer Brown, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://www.mayerbrown.com/-/media/files/news/2016/05/a-town-called/files/160501-commercial-litigation-journal/fileattachment/160501-commercial-litigation-journal.pdf
- Making Section 1983 Malicious-Prosecution Suits Work – Virginia Law Review, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://virginialawreview.org/articles/making-section-1983-malicious-prosecution-suits-work/
- Ceza Yargısında Muhakeme Engelleri – DergiPark, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/4071400
- YASA İZLEME ENSTİTÜSÜ ÖN İZLEME DAİRESİ YARGI REFORMU STRATEJİSİ BELGESİ İNCELEME RAPORU, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, http://yasaizleme.org.tr/yargi-reformu-stratejisi-belgesi-inceleme-raporu/
- Yargı Reformu Stratejisi Eylem Planı – Strateji Geliştirme Başkanlığı – Adalet Bakanlığı, erişim tarihi Mayıs 19, 2025, https://sgb.adalet.gov.tr/Home/SayfaDetay/yargi-reformu-stratejisi-eylem-plani13052025023104
- erişim tarihi Ocak 1, 1970, https://sgb.adalet.gov.tr/Resimler/SayfaDokuman/yargireformu.pdf