Aile HukukuGenel

Mal Rejimi Davası (2025)

Mal rejimi davası, evlilik birliğinin sona ermesiyle gündeme gelen en önemli konulardandır. “Evdeki hesap çarşıya uymaz” misali, boşanma sürecinde mal paylaşımı beklenmedik karmaşıklıklar içerebilir. Bu süreç, eşlerin evlilik boyunca edindikleri mal varlığının adil bir şekilde paylaştırılmasını hedefler.1 Aşık Hukuk Bürosu olarak, Batman, Diyarbakır ve tüm Türkiye’deki müvekkillerimize bu zorlu süreçte rehberlik ediyoruz. “Mal mülk davadır, kızgınlık beladır” atasözü bu durumu özetler; biz ise bu belayı sükunetle çözmenize yardımcı oluruz.

Evlilik birliği sona ererken, mal varlığının nasıl paylaşılacağı sorusu, taraflar için büyük bir endişe kaynağı olabilir. Bu endişelerin temelinde, geleceğe dair maddi güvence arayışı ve hakkaniyet beklentisi yatar. Özellikle Batman, Diyarbakır gibi Güneydoğu Anadolu bölgemizde ve Türkiye genelinde, bu tür hukuki süreçlerde doğru bilgiye ulaşmak ve haklarını tam olarak anlamak her zaman kolay olmayabilir. İşte bu noktada, insani ve doğal bir anlatımla, karmaşık hukuki meseleleri anlaşılır kılmak, Aşık Hukuk Bürosu’nun öncelikli amacıdır.

Evlilikte Mal Rejimi: Nedir ve Neden Hayati Önem Taşır?

Evlilik, sadece duygusal bir birliktelik değil, aynı zamanda ekonomik bir ortaklıktır. “Yuva yıkanın yuvası olmaz” derler, ancak bazen yollar ayrılır ve bu ayrılık adil bir sonuca bağlanmalıdır. Mal rejimi, bu ekonomik ortaklığın kurallarını belirleyen hukuki bir çerçevedir.

Evlilik süresince eşlerin edindikleri malların yönetimi ve evlilik sona erdiğinde bu malların nasıl paylaşılacağı, mal rejiminin temel konusunu oluşturur. Bu düzenlemeler, eşlerin evlilik birliğine yaptıkları katkıların karşılığını almalarını ve hakkaniyetli bir sonuca ulaşmalarını hedefler. Bu nedenle, mal rejimi kavramını anlamak, her birey için hayati bir öneme sahiptir.

Türk Medeni Kanunu Çerçevesinde Mal Rejimi

Türk Medeni Kanunu (TMK), eşler arasındaki malvarlığı ilişkilerini düzenleyen çeşitli rejimler sunar.2 Bu düzenlemeler, 4721 sayılı Kanun’un 202. ve devam eden maddelerinde yer almaktadır. Kanun, evlilik birliğinin başından sonuna kadar malların nasıl yönetileceğini ve sona erme durumunda nasıl paylaşılacağını ayrıntılı bir şekilde belirler. “Kanunun kestiği parmak acımaz” denilse de, kanunu bilmek ve doğru yorumlamak, olası hak kayıplarının önüne geçer.

Yasal düzenlemeler, eşlerin haklarını korumayı ve olası anlaşmazlıkları adil bir çözüme kavuşturmayı amaçlar. Mal rejimi, evlilik sona erdiğinde taraflar arasında mal paylaşımının adaletli bir şekilde yapılmasını hedefleyerek, olası ihtilafların çözümüne katkı sağlar.2 Bu sistem, özellikle ekonomik olarak daha zayıf konumda olabilecek eşin korunmasına hizmet eder.

Mal Rejiminin Evlilik Birliğindeki Yeri ve Amacı

Mal rejimi, evlilik süresince ve sonrasında eşlerin malvarlıkları üzerindeki hak ve yükümlülüklerini tanımlar. “Ağaç yaşken eğilir” misali, evliliğin başında mal rejimi konusunda bilinçli olmak, ileride doğabilecek pek çok sorunu ve anlaşmazlığı en başından engelleyebilir. Bu bilinç, eşlerin geleceğe daha güvenle bakmalarını sağlar.

Temel amaç, özellikle evlilik birliğine emeğiyle, maddi veya manevi katkıda bulunan eşin haklarını korumaktır. Örneğin, bir eş çalışmayıp ev işleri ve çocuk bakımıyla ilgilenmiş olsa dahi, bu emeğinin evlilik birliğine katkı olarak değerlendirilmesi ve mal paylaşımında göz önünde bulundurulması, modern hukuk anlayışının bir gereğidir.3 Bu, “Emek olmadan yemek olmaz” anlayışının hukuki bir yansımasıdır ve adaletin tesisinde önemli bir rol oynar. Mal rejimlerinin varlık sebebi, eşler arasında hakkaniyeti sağlamak ve bir tarafın diğerinin emeği üzerinden haksız kazanç elde etmesini önlemektir. Bu, özellikle evlilik sözleşmesi yapmayan çiftler için kanunun sunduğu bir güvencedir.

Türkiye’de Geçerli Olan Mal Rejimi Türleri Hangileridir?

Türk Medeni Kanunu, eşlere farklı mal rejimi seçenekleri sunarak, kendi durumlarına ve tercihlerine uygun bir düzenleme yapma imkanı tanır. “Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” derler; eşler de evliliklerinin ekonomik boyutunu kendi anlayışlarına göre şekillendirebilirler. Ancak, eşler arasında herhangi bir mal rejimi sözleşmesi yapılmamışsa, kanunun belirlediği yasal mal rejimi otomatik olarak uygulanır.

Bu çeşitlilik, eşlerin farklı yaşam tarzlarına ve ekonomik beklentilerine cevap verebilmek amacıyla düşünülmüştür. Bir mal rejimi seçimi, evliliğin gelecekteki mali sonuçları üzerinde doğrudan etkili olacağından, bu konuda bilinçli bir karar vermek büyük önem taşır.

Yasal Mal Rejimi: Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi

1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile kabul edilen yasal mal rejimi, “edinilmiş mallara katılma rejimi”dir.1 Eğer eşler, evlenirken veya evlilikleri devam ederken noterde resmi bir sözleşme ile farklı bir mal rejimi seçmemişlerse, aralarında bu rejim geçerli olur.1 “Su akacağı yatağı bilir” misali, eşlerin özel bir tercihi olmadığında kanun, adil olduğuna inandığı bir standart belirler.

Bu rejim, temel olarak eşlerin evlilik birliği süresince “emek” ve “karşılık” vererek elde ettikleri “edinilmiş mallar” ile her bir eşin evlilik öncesinden getirdiği veya miras gibi yollarla edindiği “kişisel mallarını” kapsar.5 Bu ayrım, rejimin temelini oluşturur ve tasfiye aşamasında hangi malların paylaşıma konu olacağını belirler. “Doğru hesap, dostluğu bozar” denir ama hukukta doğru hesap, hakkı teslim eder.

Edinilmiş Mallar Nelerdir?

Edinilmiş mallar, edinilmiş mallara katılma rejiminin devam ettiği süre boyunca, bir karşılık (ivaz) ödenmek suretiyle elde edilen tüm malvarlığı değerleridir.5 “Alın teriyle kazanılan aş, ağız tadıyla yenir” sözü, edinilmiş malların özünü ifade eder; bunlar, eşlerin ortak çabası veya bir eşin emeğiyle evlilik birliğine kazandırdığı değerlerdir.

Türk Medeni Kanunu’nun 219. maddesine göre edinilmiş mallar şunlardır: eşlerin çalışma karşılığı elde ettikleri edinimler (maaş, ücret, ikramiye, yevmiye vb.), sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının yaptığı ödemeler (emekli ikramiyesi gibi), çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar, kişisel malların gelirleri (örneğin, evlilik öncesi sahip olunan bir dairenin evlilik süresince elde edilen kira geliri) ve edinilmiş malların yerine geçen değerler (örneğin, evlilikte alınan arabanın satılıp yerine yenisinin alınması).1 Örneğin, evlilik birliği devam ederken alınan bir evin tapusu eşlerden sadece birinin üzerine kayıtlı olsa bile, bu ev kural olarak edinilmiş mal kabul edilir ve paylaşımda dikkate alınır. Aynı şekilde, eşlerden birinin işinden dolayı aldığı kıdem veya ihbar tazminatı da edinilmiş maldır.6

Kişisel Mallar Nelerdir?

Kişisel mallar, yasal mal rejimine dahil olmayan, sadece eşlerden birine ait olan ve boşanma veya ölüm durumunda diğer eşle paylaşılması gerekmeyen malvarlığı değerleridir.1 “Baba mirası yanan mum gibidir, kişisel mal ise sönmeyen ateştir” deyişi, kişisel malların sahibine has olduğunu ve onun tasarrufunda kaldığını vurgular. Bu mallar, evlilik birliğinin ortak kazanımı olarak görülmez.

Türk Medeni Kanunu’nun 220. maddesinde kişisel mallar sınırlı sayıda sayılmıştır. Bunlar: eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşyalar (örneğin, giysileri, makyaj malzemeleri, kişisel takıları), mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazandırma (bağış) yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, manevi tazminat alacakları ve kişisel malların yerine geçen değerlerdir.1 Örneğin, bir eşe anne veya babasından kalan miras, onun kişisel malıdır. Benzer şekilde, evlenmeden önce alınan bir araba veya bankadaki para da kişisel mal statüsündedir. Evlilik öncesi edinilen veya miras yoluyla gelen şirket hisseleri de bu kapsamdadır.8

Bu Ayrım Neden Bu Kadar Önemli?

Edinilmiş ve kişisel mal ayrımı, mal rejimi tasfiyesinin, yani mal paylaşımının adeta belkemiğini oluşturur. “Doğru terazi, haklıyı ortaya çıkarır” sözü, bu ayrımın adil bir paylaşım için ne denli kritik olduğunu anlatır. Çünkü mal rejimi sona erdiğinde, kural olarak sadece edinilmiş mallar eşler arasında paylaşıma konu olurken, kişisel mallar ait oldukları eşte kalır.1

Bu ayrımın doğru ve titiz bir şekilde yapılmaması, taraflardan birinin ciddi hak kayıplarına uğramasına veya haksız bir kazanç elde etmesine yol açabilir.1 Pratikte, bir malın edinilmiş mi yoksa kişisel mi olduğu her zaman ilk bakışta anlaşılamayabilir. Örneğin, kişisel bir malın (miras kalan ev gibi) evlilik süresince elde edilen kirası edinilmiş mal sayılırken 6, kişisel malın satılıp yerine başka bir mal alınması durumunda “yerine geçen değer” prensibi devreye girer. Ya da bir malın alınmasında hem kişisel maldan hem de edinilmiş maldan para kullanılmışsa, durum daha da karmaşıklaşabilir.5 Bu gibi durumlarda, “işin ehli” yani deneyimli bir avukatla çalışmak, hakların korunması açısından hayati önem taşır. Zira “hesapsız kasap, ya bıçak kırar ya masat” misali, bu ayrımlardaki bir hata, tüm tasfiye sonucunu olumsuz etkileyebilir. İspat yükümlülükleri ve delillerin doğru sunulması da bu noktada büyük önem kazanır.

  • Table 1: Edinilmiş Mallar ve Kişisel Mallar: Temel Farklar ve Örnekler
Özellik Edinilmiş Mallar (TMK m.219) Kişisel Mallar (TMK m.220)
Tanım Evlilik birliğinde, karşılığı verilerek elde edilen malvarlığı değerleri. Kanunen sayılan veya sözleşmeyle belirlenen, paylaşıma tabi olmayan mallar.
Temel Kaynağı Emek, çalışma, yatırım gelirleri, sosyal güvenlik ödemeleri. Evlilik öncesi varlıklar, miras, bağış, kişisel kullanım eşyaları, manevi tazminat.
Örnekler Maaş, evlilikte alınan ev/araba, kişisel malın kirası, şirket kâr payı (evlilikte edinilen). Evlilik öncesi banka hesabı, miras kalan tarla, hediye takılar, manevi tazminat, kişisel kullanım amaçlı alınan giysiler.
Paylaşımdaki Rolü Artık değer hesaplamasına dahil edilir, kural olarak yarı yarıya paylaşılır. Kural olarak paylaşıma girmez, sahibinde kalır. (Ancak değer artış payına konu olabilir).
İspat Durumu Bir malın kişisel mal olduğu ispat edilemezse edinilmiş sayılır (karine). 11 Kişisel mal olduğunu iddia eden eş ispatla yükümlüdür. 11

Bu tablo, mal rejimi davalarının en temel ve genellikle en çok kafa karıştıran ayrımını (edinilmiş vs. kişisel mal) çok net bir şekilde ortaya koyar. Örneklerle somutlaştırarak okuyucunun kendi malvarlığını bu kategorilere oturtmasına yardımcı olur. İspat yükü gibi pratik bir bilgiyi de ekleyerek, davanın seyrini etkileyebilecek önemli bir noktaya dikkat çeker. “Açık yara tez kapanır” misali, net bilgi kafa karışıklığını giderir ve hak arama sürecine ışık tutar.

Seçimlik Mal Rejimleri: Eşlerin Tercihleri

Eşler, kanunun kendiliğinden uyguladığı yasal mal rejimi yerine, kendi iradeleriyle Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiş olan diğer mal rejimlerinden birini seçebilirler.2 “Herkes kendi kaderinin demircisidir” sözü, eşlerin evliliklerinin mali yönünü kendi istedikleri gibi düzenleyebilmeleri anlamında burada da geçerlidir. Bu seçim, evlilik birliğinin ekonomik yapısını temelden değiştirebilir.

Bu seçim, evlenmeden önce evlendirme memurluğuna bildirilerek veya evlilik sırasında ya da sonrasında noter huzurunda resmi bir “mal rejimi sözleşmesi” yapılarak mümkün olur.2 Bu sözleşme, eşlerin hangi mal rejimini kabul ettiklerini ve varsa bu rejime ilişkin özel düzenlemelerini içerir. Ancak, eşlerin bu sözleşme özgürlüğü sınırsız değildir. Kanunda tanımlanan dört rejimden birini seçmek zorundadırlar; tamamen kendilerine özgü, kanunda yer almayan bir rejim yaratamazlar.4 Ayrıca, yasal mal rejimindeki bazı emredici hükümlerin (örneğin, katılma alacağının temel prensipleri) sözleşmeyle tamamen ortadan kaldırılması her zaman mümkün olmayabilir. Bu durum, “serbestlik var ama başıboşluk yok” anlayışını yansıtır ve sözleşme yapılırken dahi uzman bir avukatın rehberliğinin önemini vurgular. Aksi halde, “kaş yapayım derken göz çıkarmak” ve geçersiz bir sözleşme yapmak mümkündür.

Mal Ayrılığı Rejimi

Mal ayrılığı rejiminde, her eş kendi malvarlığını yönetir, kullanır ve üzerinde serbestçe tasarrufta bulunur.2 Evlilik birliği içinde edinilen mallar da, kimin adına kayıtlıysa veya kim tarafından edinilmişse ona ait olur; diğer eşin bu mallar üzerinde kural olarak herhangi bir hak talebi söz konusu olmaz.2 “Her koyun kendi bacağından asılır” prensibi, bu rejimin temel mantığını özetler.

Bu rejim, özellikle her iki eşin de kendi işini yürüttüğü, önemli malvarlıklarına sahip olduğu veya ikinci evliliğini yapan kişiler tarafından tercih edilebilir.2 Mal ayrılığı rejiminde, bir eşin borçlarından dolayı diğer eşin kişisel mallarına haciz gelmesi gibi bir durum da söz konusu olmaz. Ancak, hangi malın kime ait olduğu ispatlanamıyorsa, o mal eşlerin paylı mülkiyetinde sayılır.4

Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi

Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi, bir nevi mal ayrılığı rejimi ile edinilmiş mallara katılma rejiminin arasında bir model sunar.2 Bu rejimde de eşler evlilik süresince kendi mallarını yönetir ve tasarruf ederler. Ancak, bu rejimde, evlilik sona erdiğinde, özellikle aileye özgülenen ve ortak kullanıma tahsis edilen bazı malların veya eşlerin birlikte edindikleri bazı değerlerin adil bir denkleştirmeye veya paylaşıma tabi tutulması öngörülür.2

Bu rejim, mal ayrılığının katı kurallarını bir miktar yumuşatmayı ve aile birliğine yapılan bazı katkıları gözeten bir paylaşım sağlamayı amaçlar. “Ne şiş yansın ne kebap” anlayışına yakın bir çözüm sunarak, eşlerin hem bireysel malvarlıklarını korumalarına hem de belirli ortak değerler üzerinden hakkaniyetli bir paylaşıma gitmelerine olanak tanır.

Mal Ortaklığı Rejimi

Mal ortaklığı rejiminde, kanunda istisnai olarak belirtilen ve eşlerden her birinin kişisel malı sayılanlar dışındaki tüm mallar ve gelirler ortak kabul edilir ve bu ortaklığa dahil olur.2 Eşler, bu ortaklık mallarına bir bütün olarak, elbirliği mülkiyeti esasına göre sahip olurlar; yani mallar üzerinde tek başlarına tasarruf edemezler.4 “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” felsefesi, bu rejimin temelini oluşturur; tam bir mal birliği hedeflenir.

Bu rejim, özellikle eşlerin birlikte bir iş kurdukları, tüm malvarlıklarını birleştirmeyi ve ortak yönetmeyi arzuladıkları durumlarda düşünülebilir.2 Ancak, yönetimi ve tasfiyesi oldukça karmaşık olabildiği için uygulamada en az tercih edilen mal rejimi türüdür. Eşler, sözleşmeyle bazı malvarlıklarını bu ortaklığın dışında tutabilirler.4

Mal Rejimi Sözleşmesi: Bilinçli Bir Adım

Eşler, evlenmeden önce veya evlilikleri devam ederken, noter huzurunda resmi bir “mal rejimi sözleşmesi” yaparak, kanuni yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi yerine, yukarıda açıklanan diğer seçimlik rejimlerden (mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı, mal ortaklığı) birini kabul edebilirler.2 “Söz uçar, yazı kalır” prensibi gereği, bu tür önemli bir tercih mutlaka yazılı ve resmi şekilde yapılmalıdır.

Bu sözleşmeyle, eşler yasal rejimde kanunun izin verdiği ölçüde bazı değişiklikler de yapabilirler. Örneğin, kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mal sayılmayacağını veya belirli bir mesleğin icrası ya da işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan malvarlığı değerlerinin kişisel mal olacağını kararlaştırabilirler (TMK m.221).6 Ancak, uygulamada eşlerin büyük bir çoğunluğunun evlilik süresince herhangi bir mal rejimi sözleşmesi yapmadığı görülmektedir.2 Bu durum, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin otomatik olarak ve yaygın bir şekilde uygulanmasına yol açar. Bilinçli bir sözleşme, ileride “keşke” dememek için önemlidir.

  • Table 2: Mal Rejimi Türlerine Genel Bir Bakış
Mal Rejimi Türü Temel İlkesi Kimler İçin Daha Uygun Olabilir? Sözleşme Gerekli mi?
Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi Evlilikte edinilen malların kural olarak eşit paylaşımı. Genel olarak tüm çiftler (yasal rejimdir). Hayır (seçim yapılmazsa otomatik)
Mal Ayrılığı Rejimi Her eşin kendi malı kendisinin; evlilikte edindikleri de ayrıdır. Ticari faaliyeti olanlar, ikinci evlilikler, malvarlığını ayrı tutmak isteyenler. Evet (noter sözleşmesi)
Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi Kendi malları ayrı, ancak aile için edinilen bazı mallar paylaşılır. Mal ayrılığının katı kurallarını yumuşatmak isteyenler. Evet (noter sözleşmesi)
Mal Ortaklığı Rejimi Kişisel mallar dışındaki tüm mallar ve gelirler tamamen ortaktır. Birlikte iş kuran, tam mal birliği ve ortaklık isteyen çiftler. Evet (noter sözleşmesi)

Bu tablo, dört farklı mal rejimini hızlıca karşılaştırma imkanı sunar. Temel ilkelerini, kimler için daha uygun olabileceğini ve sözleşme gerekliliğini net bir şekilde özetleyerek, karmaşık yasal bilgiyi sindirilebilir bir formatta sunar. Bu, özellikle hangi rejimin kendi durumlarına uygun olabileceğini düşünen veya yasal rejimin ne anlama geldiğini anlamaya çalışan bir kişi için çok değerlidir. “Az söz erin yüküdür” misali, tablo çok şeyi az ve öz anlatır, doğru karar vermeye yardımcı olur.

Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Sona Ermesi ve Tasfiyesi

Evlilik birliği; boşanma, eşlerden birinin vefatı, evliliğin mahkeme kararıyla iptali veya bazen de mahkeme kararıyla başka bir mal rejimine (genellikle mal ayrılığına) geçiş gibi nedenlerle sona erdiğinde, edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi, yani eşler arasındaki mal paylaşımı gündeme gelir.2 “Her başlangıcın bir sonu vardır” ve bu son, mali açıdan adil bir “hesap görme” zamanıdır. Tasfiye, evlilik boyunca biriken ortak değerlerin hakkaniyetle paylaştırılması sürecidir.

Bu süreç, eşlerin evlilik birliğine yaptıkları katkıların ve edindikleri malların değerlendirilerek, her bir eşin alacağı payın belirlenmesini içerir. Karmaşık hesaplamalar ve hukuki değerlendirmeler gerektirebilir. “İnce eleyip sık dokumak” bu sürecin olmazsa olmazıdır.

Tasfiye Süreci Ne Zaman Başlar?

Mal rejiminin tasfiyesi, yani mal paylaşımı davası, kural olarak boşanma davasının karara bağlanıp bu kararın kesinleşmesinden sonra talep edilebilir hale gelir.12 “Sabreden derviş, muradına ermiş” derler ama hak aramak için de doğru zamanı ve usulü bilmek gerekir. Boşanma davası devam ederken mal rejimi tasfiyesi istenemez.

Ancak bu, boşanma davası sürerken eşlerin malvarlıkları konusunda hiçbir şey yapılamayacağı anlamına gelmez. Eğer bir eşin, diğer eşin katılma alacağını azaltmak amacıyla mallarını kaçırdığına veya kaçırma ihtimali olduğuna dair ciddi şüpheler varsa, boşanma davası sırasında mahkemeden bu mallar üzerine ihtiyati tedbir konulması talep edilebilir. Bu, “önlem almak, ödemekten iyidir” anlayışının bir gereğidir.

Malların Belirlenmesi ve Değer Tespiti

Tasfiye sürecinin ilk ve en önemli adımı, eşlerin her birinin kişisel mallarının ve edinilmiş mallarının neler olduğunun ayrıştırılması ve mevcutlarının eksiksiz bir şekilde tespit edilmesidir.10 “Ne ekersen onu biçersin” misali, evlilik birliği boyunca edinilen ve mevcut olan tüm değerler ortaya konulmalıdır. Bu aşamada, her eş diğer eşte bulunan kişisel mallarını geri alır.

Mahkeme, dava açıldıktan sonra taraflara mal beyanında bulunmaları, yani sahip oldukları tüm malvarlığı değerlerini (taşınır, taşınmaz, banka hesapları, şirket hisseleri vb.) bildirmeleri için süre verir.12 Malların tasfiye anındaki (genellikle dava tarihine en yakın tarihteki) sürüm değerleri, yani piyasa değerleri esas alınarak değerlendirme yapılır.10 Bu değerlerin objektif ve doğru bir şekilde tespiti için mahkemeler çoğunlukla uzman bilirkişi incelemesine başvururlar.12 “İşi bilene danışmak, yarı yolu aşmaktır”; bilirkişi bu teknik konuda mahkemeye yardımcı olur.

Değer Artış Payı ve Katkı Payı Alacakları

Edinilmiş mallara katılma rejiminde önemli bir kavram da “değer artış payı”dır. Bir eşin, diğer eşin kişisel malının (örneğin, evlenmeden önce sahip olduğu bir evin) edinilmesine, iyileştirilmesine (kapsamlı bir tadilat gibi) veya korunmasına (örneğin, o mal üzerindeki bir haczin kaldırılması için ödeme yapılması) hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunması durumunda, bu eş mal rejimi sona erdiğinde yaptığı katkı oranında “değer artış payı” talep edebilir.10 “İyilik eden iyilik bulur” sözü, burada hukuki bir karşılık bulur; yapılan katkı boşa gitmez.

Değer artış payı, malda katkı sonucu meydana gelen değer artışı üzerinden, katkı oranına göre hesaplanır.16 Yani, malın hem katkı yapıldığı tarihteki değeri hem de tasfiye (genellikle dava) tarihindeki değeri önemlidir. Eğer katkı yapılan mal daha önce elden çıkarılmışsa, hakim hakkaniyete uygun bir bedel belirler.10 Eşler, yazılı bir anlaşma yaparak değer artışından pay almaktan karşılıklı olarak vazgeçebilirler veya pay oranını farklı şekilde belirleyebilirler.10 Değer artış payı, “kişisel mallar paylaşıma girmez” kuralının önemli bir tamamlayıcısıdır. Bir eşin diğerinin kişisel malına yaptığı yatırımın karşılıksız kalmaması, adaletin bir gereğidir. Bu talep, özellikle aile konutu olarak kullanılan ancak tapusu tek eşe ait olan ve diğer eşin ciddi masraflar yaptığı durumlarda hayati önem kazanır. Bu hakkın ispatı için yapılan harcamalara dair belgeler (faturalar, dekontlar vb.) ve tanık beyanları büyük önem taşır. “Veren el, alan elden üstündür” dense de, hukuk verilen emeğin ve yapılan katkının karşılığını gözetir.

Artık Değerin Hesaplanması: Paylaşımın Temeli

Tasfiye sürecinde paylaşımın temelini “artık değer” oluşturur. Her bir eşin edinilmiş mallarının (TMK m.219) toplam değerinden, o mallara ilişkin borçlar düşüldükten sonra kalan miktar, o eşin “artık değeri” olarak adlandırılır.10 “Borç yiğidin kamçısıdır” denir, ancak mal rejimi tasfiyesinde bu borçlar, edinilmiş malların değerinden düşülerek hesaplamaya dahil edilir.

Artık değer hesaplanırken, bazı özel durumlar da dikkate alınır. Bunlardan ilki, “eklenecek değerler”dir (TMK m.229). Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar veya bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler (mal kaçırma amaçlı işlemler), sanki hala o eşin malvarlığındaymış gibi hesaba katılır.5 İkinci önemli kavram ise “denkleştirme”dir (TMK m.230). Bir eşin kişisel mallarından edinilmiş mallarına veya edinilmiş mallarından kişisel mallarına bir katkı yapılmışsa, bu katkıların iadesi sağlanır.5 Örneğin, kişisel parasıyla edinilmiş bir malın borcunu ödemişse, bu miktar denkleştirilir. Tüm bu unsurlar dikkate alınarak her eş için ayrı ayrı artık değer hesaplanır.

Katılma Alacağı ve Paylaşım Esasları

Her bir eşin artık değeri ayrı ayrı hesaplandıktan sonra, sıra “katılma alacağı”nın belirlenmesine gelir. Türk Medeni Kanunu’nun 236. maddesine göre, kural olarak, her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibidir.1 “Hak adaletle tartılır” ve bu tartıda yasal ölçü yarı yarıyadır. Bu hakka “katılma alacağı” denir.

Uygulamada, eşlerin birbirlerinden olan katılma alacakları genellikle mahkeme tarafından takas edilir.10 Yani, bir eşin diğerinden daha fazla katılma alacağı varsa, aradaki farkın ödenmesine karar verilir. Katılma alacağı kuralı, yani artık değerin yarısı oranı, emredici olmamakla birlikte 10, eşlerin mal rejimi sözleşmesiyle farklı bir paylaşım oranı kararlaştırmaları Yargıtay tarafından dar yorumlanabilir ve kamu düzenine aykırı bulunabilir. Ancak, TMK m.236/2’ye göre, zina veya hayata kast gibi ağır kusurlu davranışlarda bulunan eşin artık değerdeki payı, hakimin takdiriyle azaltılabilir veya tamamen kaldırılabilir. Bu durum, “kimsenin yaptığı yanına kâr kalmaz” prensibinin bir yansımasıdır. Katılma alacağı, eşin talebine ve malvarlığının durumuna göre ayın (malın mülkiyetinin devri şeklinde) veya para olarak ödenebilir.10 Eğer alacağın derhal ödenmesi borçlu eş için ciddi güçlükler doğuracaksa, ödemelerin uygun bir süre ertelenmesini de talep edebilir.

Mal Rejimi Davası: Adalete Giden Yolda Bilinmesi Gerekenler

Mal rejimi davası, boşanmanın mali sonuçlarını düzenleyen, oldukça teknik ve detaylı bir hukuki süreçtir. “Adalet topaldır, ağır yürür ama gideceği yere er geç varır” 20 sözü, bu davaların bazen uzun sürebileceğini ama sonunda hakkaniyetin tecelli edeceğine olan inancı ifade eder. Bu yolda bilinçli ve hazırlıklı olmak, hak kayıplarını önlemenin ilk adımıdır.

Bu dava, sadece mal varlığının matematiksel bir paylaşımı değil, aynı zamanda evlilik birliğine yapılan emek ve katkıların hukuken değerlendirildiği bir süreçtir. “Terazi var, tartı var; her şeyin bir vakti var” misali, bu dava ile evlilikteki ekonomik ortaklık adil bir şekilde sonlandırılır.

Dava Açma Koşulları ve Zamanaşımı Süresi

Mal rejimi davası açılabilmesi için öncelikle evliliğin boşanma, ölüm, iptal gibi bir nedenle sona ermiş olması ve eğer boşanma söz konusu ise, boşanma kararının kesinleşmiş olması gerekmektedir.12 Yani, boşanma davası devam ederken ayrı bir mal paylaşımı davası açılamaz.

Çok Önemli: Mal rejimi tasfiyesine ilişkin dava hakkı, boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir.12 Bu süre, hak düşürücü bir süre olup, bu sürenin kaçırılması halinde dava açma hakkı zamanaşımına uğrar ve artık mal paylaşımı talep edilemez. “Vakit nakittir” denir ama burada vakit, doğrudan doğruya bir haktır ve kaybedilmemelidir. Türk Medeni Kanunu’nun 178. maddesinde belirtilen 1 yıllık zamanaşımı süresi, boşanmanın fer’i niteliğindeki (nafaka, maddi-manevi tazminat gibi) talepler için geçerlidir; mal rejimi tasfiyesi davaları bu 1 yıllık süreye tabi değildir.22 Bu ayrım, hak kaybı yaşamamak adına hayati önem taşır. 10 yıllık süre uzun gibi görünse de, malvarlığının tespiti, değerlemesi, delillerin toplanması ve özellikle mal kaçırma şüphesi varsa bunun araştırılması zaman alıcı olabilir. Karmaşık malvarlıkları (şirket hisseleri, yurtdışı mallar vb.) söz konusu olduğunda süreç daha da uzayabilir. Bu nedenle, “Demir tavında dövülür” misali, boşanma kararı kesinleşir kesinleşmez bir avukatla görüşerek mal rejimi tasfiyesi için stratejik bir planlama yapmak, zamanaşımı tuzağına düşmeyi engeller ve delillerin kaybolma riskini azaltır.

Yetkili ve Görevli Mahkeme Neresidir?

Mal rejimi tasfiyesi davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemesi‘dir.12 Aile Mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemeleri, Aile Mahkemesi sıfatıyla bu davalara bakar. “Her işin bir ustası, her davanın bir mahkemesi vardır.”

Yetkili mahkeme konusunda ise Türk Medeni Kanunu’nun 214. maddesi özel bir düzenleme getirmiştir. Buna göre;

  • Mal rejiminin ölümle sona ermesi halinde ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,
  • Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hâkim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi hâllerinde, bu kararları veren mahkeme,
  • Diğer durumlarda (örneğin, eşlerin anlaşarak başka bir mal rejimine geçmeleri gibi) davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. 12‘de belirtilen genel yetki kuralları (davalının ikametgahı, malların bulunduğu yer, son ortak ikametgah) bu özel yetki kuralı karşısında ikincil kalabilir. Bu nedenle yetkili mahkemenin doğru tespiti, davanın usulüne uygun başlaması için önemlidir.

Mal Rejimi Davasının Temel Aşamaları

Mal rejimi davası, yazılı yargılama usulüne tabi olan ve belirli aşamalardan geçen bir süreçtir. “İyi başlanmış iş, yarı yarıya bitmiş demektir”; bu nedenle dava dilekçesinin eksiksiz ve hukuki gerekçeleriyle hazırlanması büyük önem taşır.3

  1. Dava Dilekçesinin Sunulması: Davacı taraf, iddialarını ve taleplerini içeren dava dilekçesini yetkili ve görevli mahkemeye sunar.
  2. Dilekçeler Teatisi: Davalı taraf, dava dilekçesine karşı cevap dilekçesini sunar. Bunun üzerine davacı cevaba cevap (replik), davalı da ikinci cevap (düplik) dilekçesini verebilir.13
  3. Ön İnceleme: Mahkeme, dilekçeler tamamlandıktan sonra bir ön inceleme duruşması yapar. Bu duruşmada dava şartları, ilk itirazlar incelenir, uyuşmazlık konuları tespit edilir ve taraflar sulhe teşvik edilebilir.13
  4. Tahkikat Aşaması: Ön incelemede belirlenen uyuşmazlık konuları hakkında deliller toplanır. Bu aşamada tanıklar dinlenir, ilgili kurumlardan (bankalar, tapu müdürlükleri, şirketler vb.) belgeler istenir, keşif yapılabilir ve bilirkişi incelemesi yaptırılır.
  5. Sözlü Yargılama ve Hüküm: Tahkikat tamamlandıktan sonra, mahkeme tarafları sözlü yargılama için duruşmaya davet eder. Tarafların son beyanları alındıktan sonra mahkeme davayı karara bağlar ve hükmünü açıklar.12

İspat Yükümlülüğü ve Önemli Deliller

Hukukumuzda genel kural, “herkesin iddiasını ispatla yükümlü” olduğudur (Türk Medeni Kanunu m.6, Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.190).11 “Müddei iddiasını ispata mecburdur” ilkesi, mal rejimi davalarında da geçerlidir. Ancak, mal rejimi davalarında bazı özel ispat kuralları ve karineler de bulunmaktadır.

Önemli bir karine, Türk Medeni Kanunu’nun 222. maddesinin 3. fıkrasında yer alır: “Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.” Bu, bir malın kişisel mal olduğunu iddia eden eşin, bu iddiasını kesin ve inandırıcı delillerle ispatlamak zorunda olduğu anlamına gelir.11 İspat edilemeyen her mal, paylaşıma tabi olan edinilmiş mal sayılacaktır. “Şüphe sanığın lehinedir” ceza hukukunda geçerliyken, burada “şüphe edinilmiş malın lehinedir” denebilir.

Mal rejimi davalarında kullanılabilecek önemli deliller arasında; tapu kayıtları, araç ruhsatları, banka hesap dökümleri ve uzman analizleri, şirket bilançoları ve ortaklık kayıtları, vergi beyannameleri, alım-satım sözleşmeleri, faturalar, kredi sözleşmeleri, tanık beyanları, yemin, bilirkişi raporları ve mahkemece yapılacak keşif sayılabilir.12 “Belge konuşur, tanık doğrular, bilirkişi aydınlatır.” Özellikle malın edinme tarihi, kaynağı ve niteliği gibi konularda resmi kayıtlar ve belgeler büyük önem taşır. Resmi sicil ve senetler (tapu kaydı gibi), belgeledikleri olguların doğruluğuna dair güçlü bir kanıt oluşturur; bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı, kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça, her türlü delille mümkündür.11

Bilirkişi İncelemesinin Davadaki Rolü

Mal rejimi davaları, genellikle karmaşık mali hesaplamalar ve değerlendirmeler gerektirir. Özellikle malların güncel sürüm değerlerinin tespiti, edinilmiş mal ile kişisel mal ayrımının yapılması, değer artış payı veya denkleştirme alacaklarının hesaplanması gibi konular, özel uzmanlık ve teknik bilgi gerektiren hususlardır. Bu nedenle mahkemeler, bu tür teknik konularda bir çözüme ulaşmak için sıkça bilirkişi yardımına başvururlar.12 “Her işi ehline bırakmalı” prensibi, adaletin doğru tecellisi için burada da geçerlidir.

Bilirkişi, mahkeme tarafından belirlenen konularda (örneğin, bir taşınmazın değeri, bir şirketin mali durumu, bir katkının oranı vb.) inceleme yapar, gerekli hesaplamaları gerçekleştirir ve bulgularını içeren detaylı bir raporu mahkemeye sunar.14 Bu rapor, hakimin uyuşmazlık konusundaki kararını şekillendiren önemli bir delil niteliğindedir. Ancak, hakim bilirkişi raporuyla bağlı değildir 15; yani raporu yetersiz, çelişkili veya hatalı bulursa, ek rapor isteyebilir, yeni bir bilirkişi görevlendirebilir veya rapordaki görüşlere kısmen ya da tamamen katılmayarak farklı bir karar verebilir. Tarafların da bilirkişi raporuna karşı itiraz etme ve kendi argümanlarını sunma hakları vardır. Bilirkişi raporu, davanın seyrini önemli ölçüde etkileyebileceğinden, raporun dikkatle incelenmesi ve gerekiyorsa uzman bir avukat aracılığıyla itiraz edilmesi, hak kaybını önlemek adına kritik olabilir. Zira “adaletin gözü kördür ama avukatınki açıktır”; avukat, rapordaki teknik detayları müvekkili adına analiz edebilir.

Mal Rejimi Davalarında Öne Çıkan Özel Konular

Mal rejimi tasfiyesi sırasında bazı malvarlığı unsurları, nitelikleri ve hukuki durumları gereği özel bir dikkat ve uzmanlık gerektirir. “Her derdin bir dermanı vardır” ama doğru teşhis ve tedavi yöntemi, her malvarlığı türü için farklılık gösterebilir. Bu özel konular, davanın seyrini ve sonucunu önemli ölçüde etkileyebilir.

Bu tür varlıkların değerlendirilmesi ve paylaşıma dahil edilip edilmeyeceği, edilecekse hangi esaslara göre edileceği gibi sorular, genellikle karmaşık hukuki analizler gerektirir. “İşin inceliğini bilmek” bu noktada büyük fark yaratır.

Şirket Hisselerinin Durumu Ne Olacak?

Evlilik birliği devam ederken, eşlerden birinin adına veya ortak olarak edinilen şirket hisseleri, kural olarak edinilmiş mal kabul edilir ve mal rejimi tasfiyesine dahil edilir.8 Bu durumda, şirketin tasfiye anındaki (genellikle dava tarihindeki) değeri ve hisselerin bu değere göre karşılığı, uzman bilirkişilerce (genellikle mali müşavirler veya şirket değerleme uzmanları) belirlenir.

Ancak, bir eşin evlilik öncesinde sahip olduğu veya evlilik sırasında miras ya da bağış gibi karşılıksız bir kazandırmayla edindiği şirket hisseleri, o eşin kişisel malıdır.8 Bu kişisel mal niteliğindeki hisseler, doğrudan paylaşıma konu olmaz. Fakat, bu kişisel mal niteliğindeki hisselerden evlilik birliği içinde elde edilen gelirler (örneğin, şirketin dağıttığı temettü veya kâr payları) edinilmiş mal sayılır ve bu gelirler paylaşıma girer.8 “Ağacın meyvesi de sahibinindir ama evlilikte bu meyve, eğer ağaç kişisel mal olsa bile, paylaşılabilir.” Şirket hisselerinin tasfiyesi, şirketin türüne (anonim şirket, limited şirket vb.), hisselerin devir kabiliyetine, şirketin halka açık olup olmamasına ve özellikle aile şirketlerinde değerleme yöntemlerinin karmaşıklığına bağlı olarak oldukça çetrefilli olabilir.24 Şirket değerlemesinde sadece bilançodaki rakamlar değil, şirketin gelecekteki kazanç potansiyeli, marka değeri, müşteri portföyü gibi soyut unsurlar da dikkate alınabilir. Ayrıca, diğer eşin şirketin büyümesine doğrudan bir finansal katkısı olmasa bile, ev işleri ve çocuk bakımı gibi sorumlulukları üstlenerek diğer eşin işine odaklanmasını sağlaması şeklindeki dolaylı katkıları da 8 bazı durumlarda dikkate alınabilir. Bu, “görünmeyen emek” kavramının hukuki bir yansıması olabilir ve “iğneyle kuyu kazmak” gibi detaylı bir inceleme gerektirebilir.

Düğün Takıları (Ziynet Eşyaları) Kimindir?

Düğün takıları, yani ziynet eşyaları (altın, bilezik, küpe, gerdanlık, çeyrek altın vb.), mal paylaşımı davalarında sıkça anlaşmazlık konusu olan hassas bir meseledir. Geleneksel ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, düğünde kim tarafından ve kime takılırsa takılsın, kadına özgü sayılabilecek ziynet eşyaları (bilezik, küpe, kolye gibi) kadına bağışlanmış sayılır ve onun kişisel malıdır [25 (eski içtihat), 26]. “Gelin ata binmiş, ya nasip demiş” sözü, takıların geline ait olduğu yönündeki genel kabulü yansıtır.

Ancak, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2023 ve 2024 yıllarında verdiği bazı yeni kararlar 25, bu köklü içtihadı değiştirme ve daha farklı bir yoruma gitme eğilimi göstermektedir. Bu yeni yaklaşıma göre, kural olarak kadına özgü takılar (bilezik, küpe, gerdanlık gibi) erkeğe de takılsa kadına; erkeğe özgü sayılabilecek takılar (örneğin saat veya bazı Yargıtay kararlarında erkeğe takılan ve yatırım amaçlı olduğu kabul edilen cumhuriyet altını, ata altını gibi) kadına da takılsa erkeğe ait sayılacaktır. Kime takıldığı net olarak anlaşılamayan veya ortak bir sandığa atılan takıların ise paylaşıma tabi olabileceği değerlendirilmektedir. Bu konu, Yargıtay içtihatlarıyla halen şekillenmekte olup, “son sözü zaman söyler” ve her somut olayın kendi koşullarına göre değerlendirilmesi gerekir. Ziynet eşyalarının iadesi talebi, boşanma davasından ayrı bir dava olarak veya mal rejimi tasfiyesi davasıyla birlikte ileri sürülebilir. Bu tür davalarda zamanaşımı süresi, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıldır.25 Eğer kadın, ziynet eşyalarının kendi rızasıyla bozdurulup evlilik birliğinin ortak ihtiyaçları (örneğin, ev alınması, ortak borçların ödenmesi) için harcandığını kabul ederse veya erkek bu durumu (örneğin, kadının yazılı onayı veya güçlü tanık beyanlarıyla) ispatlarsa, kadın bu ziynetleri aynen geri isteyemeyebilir. Ancak bu harcama, mal rejimi tasfiyesinde, örneğin denkleştirme veya değer artış payı alacağı kapsamında dikkate alınabilir.25

Miras Kalan veya Evlilik Öncesi Edinilen Mallar

Bir eşe evlilik birliği devam ederken miras yoluyla intikal eden mallar veya evlenmeden önce zaten sahip olduğu malvarlığı değerleri, o eşin kişisel malı kabul edilir.1 “Atadan kalan mal, hayır getirmezse de hak sahibinindir” anlayışı, bu malların kişisel niteliğini vurgular. Bu tür kişisel mallar, kural olarak mal paylaşımına dahil edilmez ve ait oldukları eşte kalır.

Ancak, bu durumun iki önemli istisnası ve tamamlayıcısı vardır. Birincisi, bu kişisel mallardan evlilik birliği içinde elde edilen gelirler (örneğin, miras kalan bir evin kiraya verilmesiyle elde edilen kira bedelleri veya evlilik öncesi banka hesabındaki paranın evlilik süresince işleyen faizleri) edinilmiş mal sayılır ve bu gelirler paylaşıma tabi olur.6 İkincisi ise, diğer eşin bu kişisel mallara (örneğin, miras kalan evin tadilatına veya evlilik öncesi alınan arabanın kredi borcunun ödenmesine) kendi kişisel malından veya edinilmiş maldan bir katkıda bulunmuş olması durumunda, katkıda bulunan eş, yaptığı katkı oranında değer artış payı talep edebilir.23 Bu, hakkaniyetin bir gereğidir.

Kredi Borçları ve Diğer Mali Sorumluluklar

Evlilik birliği devam ederken, ailenin ortak ihtiyaçları (örneğin, konut alımı, çocukların eğitimi, sağlık giderleri) için eşlerden biri veya her ikisi tarafından çekilen krediler veya yapılan diğer borçlar, edinilmiş mallara ilişkin borç olarak kabul edilir. Bu tür ortak borçlar, mal rejimi tasfiyesinde artık değer hesaplanırken aktifteki mallardan düşülür.19 “Borçsuz çoban yoksul beyden yeğdir” denir, ancak evlilik birliğinde ortak yaşamın gereği olarak yapılan borçlar da genellikle ortak sorumluluk altındadır.

Buna karşılık, eşlerden birinin tamamen kendi kişisel harcamaları, hobileri veya evlilik birliğiyle ilgisi olmayan yatırımları için yaptığı borçlar (örneğin, kendi lüks tüketimi için çektiği kredi) kişisel borç sayılır. Bu tür kişisel borçlar, diğer eşi bağlamaz ve mal paylaşımında kural olarak dikkate alınmaz.19 Türk Medeni Kanunu’na göre, her eş, kendi borçlarından bütün malvarlığıyla (hem kişisel hem de edinilmiş mallarıyla) sorumludur.10

Mal Kaçırma Durumunda Haklarınız

Maalesef bazı boşanma süreçlerinde, eşlerden biri diğer eşin mal rejimi tasfiyesinden alacağı payı azaltmak amacıyla, boşanma davası açılmadan hemen önce veya dava sırasında malvarlığını başkalarına devretme (muvazaalı satış veya bağış yapma), gizleme veya değerini düşürme gibi yollara başvurabilir. “Mal canın yongasıdır” ama hileyle kaçırılan mal, hukukun pençesinden kurtulamaz.

Türk Medeni Kanunu’nun 229. maddesi, bu tür kötü niyetli işlemlere karşı diğer eşi korumaktadır. Buna göre, eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar (bağışlar) veya bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler, tasfiyede “eklenecek değerler” olarak, sanki o mal hala devreden eşin malvarlığında mevcutmuş gibi hesaba katılır.5 Bu tür işlemlerin tespiti halinde, mağdur olan eş, bu malların değeri üzerinden alacak hakkını talep edebilir. Mal kaçırma şüphesi varsa, dava açılırken veya hatta öncesinde, ilgili malların (tapu kayıtları, şirket hisseleri, banka hesapları vb.) devrini önlemek amacıyla mahkemeden ihtiyati tedbir kararı alınması talep edilebilir. Bu, “önlem almak, sonradan pişman olmaktan iyidir” ilkesinin bir gereğidir.

Mal Rejimi Davasında Nitelikli Bir Avukatın Önemi

Mal rejimi davası, sadece hukuki bilgi değil, aynı zamanda deneyim, stratejik düşünme ve detaylara hakimiyet gerektiren, karmaşık ve teknik bir süreçtir. “Bin bilsen de bir bilene danış” atasözü, bu tür önemli ve karmaşık hukuki meselelerde uzman bir avukatın rehberliğinin ne kadar değerli olduğunu vurgular. Hak kaybına uğramamak ve adil bir sonuca ulaşmak için profesyonel destek almak, çoğu zaman bir zorunluluk haline gelir.

Bu davalar, eşlerin gelecekteki mali durumlarını doğrudan etkileyen sonuçlar doğurur. Bu nedenle, sürecin başından sonuna kadar dikkatli ve bilinçli adımlar atmak, uzman bir gözle durumu değerlendirmek büyük önem taşır. “Akıl akıldan üstündür” prensibi, avukatın tecrübesinden yararlanmanın faydasını ortaya koyar.

Neden Uzman Bir Avukat Desteği Almalısınız?

Mal rejimi davasında uzman bir avukat, öncelikle sizin yasal haklarınızın neler olduğunu tam olarak anlamanıza yardımcı olur ve davanız için en doğru hukuki stratejinin belirlenmesinde kilit rol oynar.24 “Avukat, hakkın kılıcıdır” denir; zira avukatınız, sizin adınıza haklarınızı savunur ve korur. Delillerin (tapu kayıtları, banka dökümleri, şirket belgeleri, tanıklar vb.) eksiksiz bir şekilde toplanması, dava ve cevap dilekçelerinin usulüne uygun ve ikna edici bir şekilde hazırlanması, duruşmalarda etkili bir temsil sağlanması, karmaşık bilirkişi raporlarının dikkatle analiz edilerek lehinize olan hususların vurgulanması ve aleyhinize olan kısımlara gerekçeli itirazların yapılması gibi pek çok teknik konuda profesyonel destek sunar.3

Özellikle mal kaçırma gibi kötü niyetli girişimlerle mücadelede, karmaşık malvarlıklarının (şirket hisseleri, yurtdışı varlıklar, fikri mülkiyet hakları vb.) adil bir şekilde tasfiyesinde ve karşı tarafın hukuki hamlelerine karşı etkili bir savunma geliştirilmesinde deneyimli bir avukatın rolü daha da hayati hale gelir.24 Türk hukuk sisteminde avukatla temsil zorunluluğu bulunmasa da 24, mal rejimi gibi teknik ve mali sonuçları ağır olabilecek bir davada hak kaybına uğramamak ve süreci en doğru, en hızlı ve en az yıpratıcı şekilde yönetmek için uzman bir avukattan yardım almak “akıl kârı”dır. İyi bir avukat, sadece kanunları uygulayan bir teknisyen değil, aynı zamanda müvekkilinin içinde bulunduğu zorlu süreci anlayan, ona göre bir iletişim dili geliştiren ve stratejik kararlar alan bir yol göstericidir. Bu süreçte avukat, müvekkiline güven vermeli, süreci anlaşılır kılmalı ve gerçekçi beklentiler oluşturarak “hem yol gösterici hem de sırdaş” olmalıdır.

Aşık Hukuk Bürosu Olarak Yanınızdayız

Aşık Hukuk Bürosu olarak, Batman, Diyarbakır ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanındaki müvekkillerimize mal rejimi davalarında uzman hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti sunmaktayız. “Derdini söylemeyen derman bulamaz” ilkesiyle, müvekkillerimizin sorunlarını dinliyor, anlıyor ve onlara en uygun hukuki çözümleri üretiyoruz.

Deneyimli ve alanında uzman avukat kadromuzla, mal rejimi tasfiyesi sürecinin her aşamasında haklarınızı en iyi şekilde korumak ve sizin için en adil sonuca ulaşmak amacıyla titizlikle çalışıyoruz. Müvekkillerimizle kurduğumuz gizlilik ve güvene dayalı ilişki, çalışma prensiplerimizin temelini oluşturur.24 Bu zorlu süreçte, hukuki labirentlerde kaybolmamanız için size yol göstermeye hazırız.

Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

Mal rejimi davalarıyla ilgili merak edilen pek çok soru bulunmaktadır. İşte en sık karşılaşılanlardan bazıları ve kısa yanıtları:

Mal rejimi davası ne kadar sürer?

Mal rejimi davasının süresi, dosyadaki malvarlığının çeşitliliğine, delillerin toplanma sürecine ve mahkemenin iş yüküne göre değişir. Ortalama 1,5 ila 3 yıl sürebilir.13 “Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır”; adalet için sabır gerekebilir.

Aldatma (zina), mal paylaşımını etkiler mi?

Kural olarak aldatma, mal paylaşım oranını doğrudan etkilemez; edinilmiş mallar yine yarı yarıya paylaşılır.19 Ancak, TMK m.236/2 uyarınca hakim, zina gibi ağır kusurlu eşin artık değerdeki payını hakkaniyet gereği azaltabilir veya kaldırabilir. “Herkes ettiğini bulur.”

Bankadaki para mal paylaşımına girer mi?

Evlilik birliği içinde maaş, birikim gibi yollarla edinilen ve bankada bulunan paralar edinilmiş mal sayılır ve paylaşıma girer. Evlilik öncesi kişisel birikimler ise kişisel maldır.7 “Damlaya damlaya göl olur” ama o göl evlilikte oluşmuşsa, paylaşılır.

Evlilik sözleşmesi yapılmadıysa mallar nasıl paylaşılır?

Eğer eşler arasında geçerli bir mal rejimi sözleşmesi yoksa, kanuni yasal mal rejimi olan “edinilmiş mallara katılma rejimi” hükümleri uygulanır. Evlilikte edinilen mallar, borçlar düşüldükten sonra kalan artık değer üzerinden kural olarak yarı yarıya paylaşılır.4 “Sözleşme yoksa kanun konuşur.”

Değer artış payı alacağı tam olarak nedir?

Değer artış payı, bir eşin, diğer eşin kişisel malına (örneğin evlilik öncesi alınan evine) yaptığı ve o malın değerini artıran (tadilat, borç ödeme gibi) katkılarının karşılığıdır. Katkı oranında, malın tasfiye anındaki değerindeki artıştan pay alma hakkı verir.16 “Emeğe saygı, adaletin gereğidir.”

Katılma alacağı nasıl hesaplanır?

Her eşin evlilik birliği içinde edindiği malların toplam değerinden bu mallara ilişkin borçları düşülerek “artık değeri” bulunur. Diğer eşin artık değerinin yarısı, o eşin yasal katılma alacağıdır. Mahkeme, alacakları genelde takas eder.10 “Hesap doğruysa, dostluk baki kalır” ama burada hak yerini bulur.

Miras kalan mallar paylaşılır mı?

Hayır, bir eşe miras yoluyla intikal eden mallar, o eşin kişisel malı sayılır ve kural olarak mal paylaşımına dahil edilmez.19 Ancak, bu miras malından evlilik süresince elde edilen gelirler (kira gibi) edinilmiş mal olup paylaşıma girebilir. “Miras yedi köşeli külah gibidir, herkese nasip olmaz.”

Boşanma davası açılmadan önce satılan mallar ne olur?

Eğer bu mallar, diğer eşin katılma alacağını azaltmak (yani mal kaçırmak) amacıyla veya olağan dışı bir şekilde karşılıksız olarak devredildiyse, tasfiyede “eklenecek değer” olarak hesaba katılır ve değeri üzerinden alacak talep edilebilir.18 “Hile ile iş gören, mihnet ile can verir.”

Mal rejimi davası, dikkat ve uzmanlık gerektiren, geleceğinizi şekillendirecek önemli bir süreçtir. “Adalet mülkün temelidir” 20 ve bu temelin sağlam atılması için doğru adımlar atılmalıdır. Aşık Hukuk Bürosu olarak, bu karmaşık yolda size rehberlik etmeye, haklarınızı savunmaya ve en adil sonuca ulaşmanıza yardımcı olmaya hazırız. Unutmayın, “Hak verilmez, alınır.”

Batman, Diyarbakır, Güneydoğu ve tüm Türkiye’den müvekkillerimize sunduğumuz uzmanlıkla, mal rejimi davanızda yanınızdayız. “Yalnız taş duvar olmaz”; hukuki mücadelede yanınızda bir uzman olması gücünüze güç katar.

Ücretsiz ilk danışma için tıklayınız: https://g.co/kgs/4HxEPKc

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu