Örteriz esaretin üstünü görmez kimse:
Özgürlük denince kuş konuyor içimize.
Bir çocuğun koşuşu gibi kalıveriyor her şey.
Bir haksızlığın hüznünü emiyor hayat:
“Her hafta karakola imza vermekten bıktım, ne zaman bitecek bu adli kontrol?”
Şüpheli veya sanık konumunda olan birçok kişi için adli kontrol kararı, tutuklamaya göre daha hafif bir tedbirdir. Ancak süresi ve nasıl kaldırılacağı konusunda ciddi bilgi eksikliği vardır. Özellikle haftalık imza yükümlülüğü, yurtdışına çıkış yasağı veya elektronik kelepçe gibi önlemler, uzun süreli uygulandığında mağduriyet yaratabilir. Peki “Adli kontrol süresi ne kadar?” ve “Bu karar nasıl kaldırılır?” sorularının net cevapları nedir?
Türkiye’de ceza yargılaması süreçlerinde sıkça karşılaşılan hukuki kavramlardan biri de “adli kontrol” tedbiridir. Tutuklama gibi daha ağır bir tedbire alternatif olarak uygulanan adli kontrol, kişinin özgürlüğünü tamamen kısıtlamasa da günlük yaşam üzerinde önemli etkiler yaratabilir. Hakkında adli kontrol kararı verilen veya bu ihtimalle karşı karşıya olan vatandaşlarımızın aklındaki en önemli sorulardan biri şüphesiz şudur: adli kontrol süresi ne kadar sürer ve bu süreç nasıl işler? Bu makalede, adli kontrol tedbirinin ne olduğunu, hangi şartlarda uygulandığını, süresini, kaldırılması için neler yapılabileceğini ve konuya ilişkin diğer önemli detayları, herkesin anlayabileceği bir dille, hukuki dayanaklarıyla birlikte ele alacağız. Aşık Hukuk Bürosu olarak, bu karmaşık süreçte müvekkillerimize yol göstermeyi ve haklarını en doğru şekilde savunmayı amaçlıyoruz.
Adli kontrol, özünde, ceza yargılamasının sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla başvurulan bir yöntemdir. Ancak bu yöntemin uygulanması, temel bir hak olan kişi özgürlüğü ile yargılamanın selameti arasındaki hassas dengeyi yansıtır.[1] Sistem, bir yandan şüpheli veya sanığın kaçmasını, delilleri karartmasını engellemeyi hedeflerken, diğer yandan masumiyet karinesi gereği kişiyi mümkün olduğunca özgürlüğünden mahrum bırakmamayı amaçlar. İşte adli kontrol, bu dengeyi sağlamaya yönelik, tutuklamaya göre daha hafif bir koruma tedbiri olarak karşımıza çıkar.[1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12]
Adli Kontrolün Hukuki Dünyası: Nedir, Neden Uygulanır?
Adli Kontrolün Tanımı ve Amacı
Adli kontrol, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) düzenlenen bir koruma tedbiridir.[2, 4] Basitçe ifade etmek gerekirse, tutuklama nedenleri (örneğin kaçma şüphesi, delil karartma tehlikesi) bulunmasına rağmen, kişinin tutuklanması yerine belirli yükümlülüklere tabi tutularak serbest bırakılmasıdır.[1, 3, 6, 13, 14]
Adli kontrolün temel amaçları şunlardır [1, 3, 5, 10, 15]:
- Şüpheli veya sanığın kaçmasını önlemek.
- Delillerin yok edilmesini, gizlenmesini veya değiştirilmesini engellemek.
- Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı kurulmasını engellemek.
- Ceza muhakemesinin (yargılama sürecinin) düzenli ve sağlıklı bir şekilde ilerlemesini sağlamak.
Önemle belirtmek gerekir ki, adli kontrol bir ceza veya mahkumiyet değildir.[1, 13] Yargılama süreci devam ederken, yani kişinin suçluluğu henüz kesinleşmemişken uygulanan geçici bir tedbirdir. Bu nedenle, hakkında adli kontrol kararı verilmesi, kişinin mutlaka ceza alacağı anlamına gelmez.[1]
Hangi Şartlarda Adli Kontrol Kararı Verilir?
Adli kontrol kararı verilebilmesi için belirli şartların bir arada bulunması gerekir. Bu şartlar, aslında tutuklama kararı verilebilmesi için aranan şartlarla aynıdır [2, 3, 13]:
- Kuvvetli Suç Şüphesi: Şüpheli veya sanığın suçu işlediğine dair somut delillere dayanan güçlü bir şüphe bulunmalıdır.[1, 2, 3, 16] Soyut iddialar veya varsayımlar yeterli değildir.
- Tutuklama Nedeninin Varlığı: CMK Madde 100’de sayılan tutuklama nedenlerinden en az birinin mevcut olması gerekir.[1, 2, 3] Bunlar:
- Kaçma, saklanma veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması.
- Delilleri yok etme, gizleme, değiştirme veya tanık/mağdur üzerinde baskı kurma girişiminde bulunacağına dair kuvvetli şüphe olması.
- CMK Madde 100/3’te listelenen ve “katalog suçlar” olarak bilinen (soykırım, insanlığa karşı suçlar, kasten öldürme, cinsel saldırı, uyuşturucu ticareti, devlet güvenliğine karşı suçlar, terör suçları vb.) suçlardan birinin işlendiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe bulunması (Bu suçlarda tutuklama nedeni varsayılır).[1, 2]
- Ölçülülük İlkesi: Bu ilke, adli kontrolün temelini oluşturur. Eğer tutuklama ile ulaşılmak istenen amaca (kaçmayı, delil karartmayı önleme vb.) adli kontrol gibi daha hafif bir tedbirle ulaşılabiliyorsa, tutuklama kararı verilmemelidir.[4, 5, 7, 9, 10, 11, 12, 17] Yani, adli kontrol tedbiri, tutuklamaya göre öncelikli olarak değerlendirilmelidir. Mahkeme, somut olayın özelliklerine göre hangi tedbirin daha orantılı olduğuna karar verir.
Ayrıca, kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde (örneğin, ağır hastalık, yeni doğum yapmış olmak gibi CMK 109/4’te belirtilen durumlar [3, 18]) veya kanunda öngörülen azami tutukluluk süreleri dolduğunda dahi adli kontrol kararı verilebilir.[3, 5, 17] Bu durumlar, adli kontrolün tutuklamadan bağımsız ve daha geniş bir uygulama alanına sahip olduğunu gösterir.
Yasal Dayanak: Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)
Adli kontrol tedbirinin yasal çerçevesi, temel olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 109 ila 115. maddeleri arasında çizilmiştir.[2, 4] Bu maddeler, adli kontrolün şartlarını, türlerini, süresini, karar verecek mercileri, karara itirazı ve ihlali halinde uygulanacak yaptırımları düzenler. Ayrıca, adli kontrol yükümlülüklerinin yerine getirilmesinin takibi ve denetimi konusunda 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu ve ilgili yönetmelikler de uygulama açısından önemlidir.[4, 6, 14]
TDK Sözlük Anlamı: Tedbir
Makalemizin konusu olan adli kontrol, hukuki bir “tedbir”dir. Türk Dil Kurumu (TDK) Güncel Türkçe Sözlük’te “tedbir” kelimesinin anlamları “**Önlem**” ve “**Hazırlık**” olarak verilmektedir.[19, 20] Bu tanım, adli kontrolün hukuki niteliğini anlamamıza yardımcı olur. Adli kontrol, bir ceza değil, yargılama sürecinin güvenli ve düzenli yürümesini sağlamak, olası risklere karşı bir *önlem almak* amacıyla uygulanan hukuki bir araçtır.
Adli kontrol kararını verme yetkisi, yargılamanın hangi aşamasında olunduğuna göre değişir. Soruşturma evresinde (yani, henüz dava açılmadan önceki aşama), adli kontrol kararı ancak Cumhuriyet savcısının talebi üzerine Sulh Ceza Hâkimi tarafından verilebilir.[3, 4, 9, 15, 16, 21, 22, 23] Sulh Ceza Hâkimi, savcılık talebi olmadan kendiliğinden adli kontrol kararı veremez. Kovuşturma evresinde (yani, dava açıldıktan sonraki yargılama aşaması) ise, yargılamayı yapan mahkeme (Asliye Ceza Mahkemesi veya Ağır Ceza Mahkemesi gibi) hem Cumhuriyet savcısının talebi üzerine hem de re’sen (kendiliğinden) adli kontrol kararı verebilir veya mevcut adli kontrolü kaldırabilir/değiştirebilir.[3, 4, 5, 8, 13, 16, 21, 22, 23] Bu farklılık, soruşturma aşamasında iddia makamı olan savcılığın rolünün, kovuşturma aşamasında ise yargılamayı yürüten mahkemenin yetkilerinin ön planda olmasından kaynaklanır.
Hayatınıza Etkileri: Yaygın Adli Kontrol Tedbirleri Nelerdir?
CMK Madde 109/3, hâkimin veya mahkemenin şüpheli/sanık hakkında uygulayabileceği çeşitli adli kontrol yükümlülüklerini saymıştır. Hâkim, olayın özelliklerine ve ulaşılmak istenen amaca göre bu yükümlülüklerden birini veya birkaçını aynı anda uygulayabilir.[1, 2, 3, 5, 15, 16, 17, 21] Uygulamada en sık karşılaşılan adli kontrol tedbirleri şunlardır:
- Yurt Dışına Çıkamamak (Çıkış Yasağı): Kişinin Türkiye sınırları dışına çıkmasının yasaklanmasıdır.[1, 3, 5, 6, 7, 8, 14, 15, 16, 17, 21, 24] Bu karar, verildiği anda UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) üzerinden tüm sınır kapılarına (havalimanları, gümrükler vb.) bildirilir ve kişinin çıkışı engellenir.[14]
- Belirlenen Yerlere Düzenli Başvurmak (İmza Atma): Kişinin, hâkimin belirlediği bir kamu kurumuna (genellikle en yakın polis merkezi veya jandarma karakolu) belirtilen gün veya günlerde düzenli olarak giderek imza atmasıdır.[2, 3, 5, 6, 7, 8, 14, 15, 16, 17, 21, 24]
- Konutu Terk Etmemek (Ev Hapsi): Kişinin, mahkemece belirlenen konutundan (evinden) ayrılmasının yasaklanmasıdır.[1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 13, 14, 15, 16, 17, 21, 24, 25, 26] Bu tedbir genellikle elektronik kelepçe ile takip edilir.
- Belirli Bir Yerleşim Bölgesini Terk Etmemek: Kişinin, belirlenen bir ilçe veya il sınırları dışına çıkmasının yasaklanmasıdır.[1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 14, 15, 16, 17, 21, 24]
- Belirlenen Yer veya Bölgelere Gitmemek: Kişinin, suçla bağlantılı olabilecek veya mağdurun/tanıkların bulunduğu belirli yerlere (örneğin bir mahalle, okul, iş yeri) gitmesinin yasaklanmasıdır.[1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 14, 15, 16, 17, 21, 24]
- Elektronik Kelepçe Takılması: Özellikle konutu terk etmeme veya belirli bir bölgeyi terk etmeme gibi yükümlülüklerin denetlenmesi amacıyla kişiye elektronik bir cihaz takılmasıdır.[6, 13, 14] Bu cihaz, kişinin belirlenen sınırlar içinde kalıp kalmadığını takip eder. Kelepçenin izinsiz çıkarılması veya belirlenen alanın dışına çıkılması, adli kontrolün ihlali sayılır ve sistem alarm verir.[6, 14]
Bunların dışında kanunda sayılan diğer yükümlülükler arasında; belirli taşıtları kullanamamak, sürücü belgesini teslim etmek, güvence bedeli (kefalet) yatırmak, silah bulunduramamak/taşıyamamak, uyuşturucu veya alkol bağımlılığı için tedavi görmek, aile yükümlülüklerini yerine getireceğine veya nafaka ödeyeceğine dair güvence vermek gibi tedbirler de bulunmaktadır.[1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 14, 15, 16, 17, 21, 24, 26]
Hukuk sistemimiz, adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasında hâkime önemli bir takdir yetkisi ve esneklik tanımıştır.[1] Hâkim veya mahkeme, sadece tek bir yükümlülük belirleyebileceği gibi, gerekli gördüğü durumlarda birden fazla yükümlülüğü bir arada uygulayabilir.[1, 2, 3, 5, 15, 16, 17, 21] Daha da önemlisi, yargılama süreci ilerledikçe veya şüpheli/sanığın durumu değiştikçe, Cumhuriyet savcısının talebi üzerine (soruşturmada) veya kendiliğinden (kovuşturmada), mevcut yükümlülükleri tamamen veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir, yeni yükümlülükler ekleyebilir veya kişiyi bazı yükümlülüklere uymaktan geçici olarak muaf tutabilir.[3, 6, 14, 15, 21] Bu esneklik, tedbirin somut olayın gereklerine ve kişinin davranışlarına göre uyarlanabilmesini, katı ve değişmez bir uygulama yerine dinamik bir süreç izlenmesini sağlar.
En Önemli Soru: Adli Kontrol Süresi Ne Kadar Sürer? (CMK m. 110/A)
Vatandaşların en çok merak ettiği konu, şüphesiz adli kontrol tedbirinin ne kadar süreceğidir. **Adli kontrol süresi ne kadar** sorusunun cevabı, kanunda açıkça düzenlenmiştir ve sürenin belirsiz olması söz konusu değildir. CMK’nın 110/A maddesi, adli kontrolün azami (en fazla) sürelerini, davanın görüldüğü mahkemenin türüne göre belirlemiştir.[2, 4, 13, 18, 22, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31]
Asliye Ceza Mahkemesinin Görev Alanına Girmeyen İşlerde Süre
Eğer suçlama, ağır ceza mahkemesinin görev alanına girmeyen bir suçla ilgiliyse (yani genellikle daha hafif suçlar ve Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davalar), adli kontrol süresi en çok **iki (2) yıl** olabilir.[2, 4, 8, 13, 18, 22, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31] Ancak, mahkeme zorunlu hallerde gerekçesini açıkça belirterek bu süreyi **bir (1) yıl** daha uzatabilir.[2, 4, 8, 13, 18, 22, 25, 27, 28, 29, 30, 31] Dolayısıyla, bu tür suçlarda adli kontrolün toplam azami süresi 2 + 1 = 3 yıldır.
Ağır Ceza Mahkemesinin Görev Alanına Giren İşlerde Süre
Eğer suçlama, ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçla ilgiliyse (yani daha ciddi suçlar), adli kontrol süresi en çok **üç (3) yıl** olabilir.[2, 4, 8, 13, 14, 15, 18, 22, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31] Mahkeme, yine zorunlu hallerde ve gerekçesini göstererek bu süreyi uzatabilir.[2, 4, 13, 14, 15, 18, 22, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31] Ancak burada önemli bir ayrım vardır:
- Genel kural olarak, uzatma süresi toplam **üç (3) yılı** geçemez.[2, 13, 15, 18, 25, 27, 28, 29, 31] Bu durumda toplam azami süre 3 + 3 = 6 yıl olur.
- İstisna: Eğer suçlama, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) İkinci Kitap, Dördüncü Kısım’da yer alan Dördüncü Bölüm (Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar), Beşinci Bölüm (Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar), Altıncı Bölüm (Millî Savunmaya Karşı Suçlar) ve Yedinci Bölüm (Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk) kapsamındaki suçlardan biri veya 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren bir suç ise, uzatma süresi toplam **dört (4) yılı** geçemez.[2, 13, 15, 18, 25, 27, 28, 29, 31] Bu istisnai durumlarda toplam azami süre 3 + 4 = 7 yıl olabilir. (Bahsi geçen TCK bölümlerindeki suçlar arasında örneğin; devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, anayasayı ihlal, casusluk, terör örgütü üyeliği gibi çok ciddi suçlar bulunmaktadır [32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39]).
Çocuklar İçin Özel Durum
Ceza Muhakemesi Kanunu, çocuklar (18 yaşından küçükler) için özel bir düzenleme getirmiştir. Yukarıda belirtilen tüm azami adli kontrol süreleri (hem ilk süreler hem de uzatma süreleri), çocuklar hakkında **yarı oranında** uygulanır.[2, 14, 18, 25, 26, 28, 29, 30, 31] Örneğin, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen bir suçtan yargılanan bir çocuk için azami adli kontrol süresi 1 yıl + 6 ay uzatma = 1.5 yıl olacaktır.
Sürenin Hesaplanması ve Periyodik Gözden Geçirme
Adli kontrol tedbirinin uygulanmasına karar verildikten sonra, bu tedbirin devam edip etmeyeceği düzenli olarak gözden geçirilir. Kanun, bu gözden geçirmenin **en geç dört (4) aylık aralıklarla** yapılmasını zorunlu kılmıştır.[14, 16, 22, 25, 27, 28]
- Soruşturma evresinde: Cumhuriyet savcısının talebi üzerine Sulh Ceza Hâkimi tarafından karar verilir.
- Kovuşturma evresinde: Yargılamayı yapan mahkeme tarafından re’sen (kendiliğinden) karar verilir.
Bu periyodik incelemelerde, adli kontrolün başlangıcındaki şartların (kuvvetli şüphe, tutuklama nedenleri) devam edip etmediği, tedbirin hâlâ gerekli ve ölçülü olup olmadığı değerlendirilir.
Sürenin hesaplanması konusunda uygulamada zaman zaman tartışmalar yaşanabilmektedir. Özellikle ilk derece mahkemesi karar verdikten sonra dosyanın istinaf veya temyiz kanun yolunda geçirdiği sürenin, CMK m. 110/A’daki azami sürelere dahil edilip edilmeyeceği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Tutukluluk süresinin hesaplanmasındaki “hükmen tutukluluk” kavramına benzer bir yaklaşımla, kanun yolu aşamasında geçen sürenin adli kontrol süresinden sayılmaması gerektiği yönünde bir eğilim görülebilmektedir.[31] Ancak bu yorum, kanunun lafzıyla tam olarak örtüşmeyebilir ve hak kayıplarına yol açabilir. Bu nedenle, sürenin hesaplanması konusunda bir avukattan hukuki destek almak önemlidir.
Adli Kontrol Ne Zaman Kendiliğinden Sona Erer?
Adli kontrol tedbiri, aşağıdaki durumlarda kendiliğinden sona erer:
- CMK m. 110/A’da belirtilen azami sürelerin (uzatmalar dahil) dolması.[15]
- Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (KYOK) vermesi.[22, 23]
- Yargılamanın sonunda verilen hükmün (mahkumiyet, beraat vb.) kesinleşmesi.[14, 25, 26] Hüküm kesinleştiğinde, yargılama aşamasına ilişkin olan adli kontrol tedbiri amacını yitirir ve kendiliğinden kalkar.
Bu durumların dışında, adli kontrol ancak mahkeme kararıyla kaldırılabilir.
Tablo: Adli Kontrol Azami Süreleri (CMK m. 110/A)
Aşağıdaki tablo, adli kontrol sürelerini özetlemektedir:
Mahkeme Türü / Durum | Azami Süre | Zorunlu Halde Uzatma (Max) | Özel Suçlarda Uzatma (Max) | Toplam Azami Süre (Normal / Özel Suç) | Çocuklar İçin (Yarı Oran) |
---|---|---|---|---|---|
Asliye Ceza (Görevine Girmeyen) | 2 Yıl | +1 Yıl | Yok | 3 Yıl | 1.5 Yıl |
Ağır Ceza (Görevine Giren) | 3 Yıl | +3 Yıl | +4 Yıl (*) | 6 Yıl / 7 Yıl (*) | 3 Yıl / 3.5 Yıl (*) |
(*) TCK Kitap 2, Kısım 4, Bölüm 4-7 (Devlet Güvenliği, Anayasal Düzen, Milli Savunma, Devlet Sırları ve Casusluk suçları) ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar. |
Bu tablo, **adli kontrol süresi ne kadar** sorusuna hızlı bir yanıt sunmakta ve farklı durumlar için geçerli olan yasal limitleri net bir şekilde göstermektedir. Kanundaki bu süre sınırlamaları, tedbirin keyfi olarak uzatılmasını engellemeyi ve kişi özgürlüğünü korumayı amaçlar.
Zincirleri Kırmak: Adli Kontrol Kararının Kaldırılması veya Değiştirilmesi
Adli kontrol tedbiri altında bulunmak, kişinin hayatını önemli ölçüde etkileyebilir. Seyahat özgürlüğü kısıtlanabilir, düzenli olarak imza atmak zaman alabilir, ev hapsi sosyal izolasyona yol açabilir. Bu nedenle, adli kontrol kararının kaldırılması veya en azından daha hafif bir yükümlülüğe dönüştürülmesi, hakkında bu tedbir uygulanan kişiler için büyük önem taşır. Neyse ki, hukuk sistemimiz bu konuda başvuru yolları öngörmüştür.
Kimler Talepte Bulunabilir?
Adli kontrol kararının kaldırılmasını veya değiştirilmesini talep etme hakkı öncelikle şüpheli (soruşturma aşamasında) veya sanığa (kovuşturma aşamasında) aittir.[4, 7, 13, 14, 15, 22, 23, 24, 25, 28, 40] Kişi, bu talebini bizzat yapabileceği gibi, avukatı (müdafii) aracılığıyla da yapabilir.[4, 7, 13, 14, 15, 22, 23, 24, 25, 28, 40]
Ayrıca, soruşturma aşamasında adli kontrolü talep eden Cumhuriyet savcısı, sonradan şartların değiştiğini veya tedbirin gereksiz hale geldiğini düşünürse, kendisi de tedbirin kaldırılmasını veya değiştirilmesini Sulh Ceza Hâkimliği’nden isteyebilir.[1, 3, 4, 7, 14, 15, 16, 21, 22, 23, 25, 28] Kovuşturma aşamasında ise savcılık, mahkemeden bu yönde talepte bulunabilir.
Başvuru Nereye ve Nasıl Yapılır? (CMK m. 111)
Adli kontrol kararının kaldırılması veya değiştirilmesi talebi, yazılı bir dilekçe ile yapılır.[24, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46] Bu dilekçe, kararı veren veya dosyanın o an bulunduğu aşamadaki yetkili adli mercie sunulur:
- Soruşturma evresinde: İlgili Sulh Ceza Hâkimliği’ne.
- Kovuşturma evresinde: Yargılamayı yapan Asliye Ceza veya Ağır Ceza Mahkemesi’ne.
Talep dilekçesi alındıktan sonra, hâkim veya mahkeme, karar vermeden önce mutlaka Cumhuriyet savcısının görüşünü alır.[3, 4, 7, 13, 14, 22, 23, 25, 28] Savcının görüşü alındıktan sonra, hâkim veya mahkeme, talebi **beş (5) gün içinde** karara bağlamak zorundadır.[3, 4, 7, 13, 14, 15, 22, 23, 28]
Kaldırma veya Değiştirme Gerekçeleri
Adli kontrolün kaldırılması veya değiştirilmesi talebinde bulunurken, dilekçede sağlam hukuki gerekçelere dayanmak önemlidir. Başlıca gerekçeler şunlar olabilir:
- Adli Kontrol Şartlarının Ortadan Kalkması: Kararın verildiği andaki kuvvetli suç şüphesini gösteren delillerin zayıflaması, yeni lehe delillerin ortaya çıkması, kaçma veya delil karartma tehlikesinin kalmadığının somut olgularla desteklenmesi.[40] Örneğin, tüm delillerin toplanmış olması, tanıkların dinlenmiş olması, kişinin sabit ikametgâh sahibi olması ve duruşmalara düzenli katılması gibi.[42, 45]
- Ölçülülük İlkesine Aykırılık: Uygulanan tedbirin (örneğin yurt dışı yasağı veya ev hapsi), iddia edilen suçun vasfı ve mevcut delil durumuyla orantısız olması.[43, 47] Tedbirin, kişiye sağladığı faydadan çok daha fazla zarar vermesi.
- Değişen Koşullar ve Uyum: Karardan sonra kişinin sağlık durumunda ciddi bir bozulma olması, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin durumunda değişiklik olması, iş veya eğitim hayatını sürdürmek için tedbirin kaldırılmasının veya değiştirilmesinin zorunlu hale gelmesi.[42, 43, 45, 46] Ayrıca, kişinin uzun süre boyunca adli kontrol yükümlülüklerine harfiyen uymuş olması da olumlu bir faktör olarak sunulabilir.[43, 46]
- Yasal Sürenin Dolması veya Dolmaya Yaklaşması: CMK m. 110/A’da belirtilen azami sürelerin dolmuş veya dolmaya çok yaklaşmış olması, tedbirin artık kaldırılması gerektiğini gösteren önemli bir gerekçedir. Bu noktada “**adli kontrol süresi ne kadar**” sorusunun cevabı olan yasal limitler devreye girer.[15]
Adli Kontrol Kararına İtiraz Hakkı
Adli kontrol kararının verilmesine, değiştirilmesine veya kaldırılması talebinin reddedilmesine karşı **itiraz** kanun yoluna başvurulabilir.[4, 7, 13, 14, 15, 21, 23, 24, 25, 41, 42, 43, 44, 45, 46]
İtiraz süresi, kararın ilgiliye tefhimi (yüzüne okunması) veya tebliğ edilmesinden (yazılı olarak bildirilmesinden) itibaren **yedi (7) gündür**.[15, 25] Bu süre içinde, kararı veren merciye hitaben yazılmış bir itiraz dilekçesi sunulmalıdır.
İtirazı inceleyecek merci, kararı veren merciye göre değişir:
- Sulh Ceza Hâkimliği kararlarına karşı itirazlar: Yargı çevresinde bulunduğu Asliye Ceza Mahkemesi tarafından incelenir. Eğer o yerde Sulh Ceza Hâkimliği işlerini Asliye Ceza Hâkimi görüyorsa, itirazı Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı inceler.[14, 27] (Bu usul 1 Ocak 2022’den itibaren geçerlidir).
- Asliye Ceza Mahkemesi kararlarına karşı itirazlar: Yargı çevresinde bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından incelenir.[14]
- Ağır Ceza Mahkemesi kararlarına karşı itirazlar: O yerde birden fazla Ağır Ceza Mahkemesi dairesi varsa, numara olarak takip eden daire; tek daire varsa en yakın Ağır Ceza Mahkemesi inceler.[14]
İtiraz üzerine, merci dosyayı inceleyerek itirazı kabul edip kararı kaldırabilir/değiştirebilir veya itirazı reddedebilir.
Burada önemli bir ayrımı vurgulamak gerekir: Adli kontrol kararına karşı kullanılabilecek iki temel yol vardır. Birincisi, kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde yapılan ve kararın hukuka uygunluğunu bir üst merciye denetleten **resmi itiraz** yoludur.[14, 15, 25] İkincisi ise, CMK m. 111/1 uyarınca, herhangi bir süreye bağlı olmaksızın, değişen koşullar veya yeni hukuki argümanlar ileri sürerek, kararı veren mahkemeden/hâkimlikten **her zaman kaldırma veya değiştirme talebinde bulunma** hakkıdır.[4, 7, 13, 14, 15, 22, 23, 24, 25, 28, 40] Yani, 7 günlük itiraz süresi kaçırılsa bile, haklı gerekçelerle her zaman yeniden talepte bulunmak mümkündür.[7, 14] Bu ikili yapı, hem karara anında karşı çıkma imkanı sunar hem de süreç içindeki gelişmelere uyum sağlama esnekliği tanır.
Kurallara Uymamanın Bedeli: Adli Kontrol Yükümlülüklerinin İhlali
Adli kontrol kararı ile getirilen yükümlülüklere uymak son derece önemlidir. Kanun, bu yükümlülüklerin **kasten** (bilerek ve isteyerek) yerine getirilmemesi durumunda ciddi bir yaptırım öngörmüştür.
CMK Madde 112’ye göre, adli kontrol hükümlerini bilerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, **hükmedilecek cezanın süresi ne olursa olsun**, yetkili merci (Sulh Ceza Hâkimi veya yargılamayı yapan mahkeme) **hemen tutuklama kararı verebilir**.[4, 5, 13, 14, 15, 25, 30] Örneğin, imza atmayı mazeretsiz olarak aksatmak, yurt dışına çıkış yasağına rağmen çıkmaya çalışmak, ev hapsindeyken konutu izinsiz terk etmek veya elektronik kelepçeyi çıkarmak gibi davranışlar, tutuklama kararı verilmesine yol açabilir.[6, 14, 25]
Bu durum, adli kontrolün ihlalinin ne kadar ciddiye alındığını göstermektedir. Adli kontrol, kişiye tutuklanmama yönünde tanınan bir fırsattır. Bu fırsatın kötüye kullanılması veya yükümlülüklere uyulmaması, sistem tarafından kişinin güvenilir olmadığı, kaçma veya delil karartma riskinin devam ettiği şeklinde yorumlanır. İhlal, adli kontrol tedbirinin yetersiz kaldığının bir göstergesi olarak kabul edilir ve daha ağır olan tutuklama tedbirine geçilmesine neden olur. Bu nedenle, adli kontrol altındaki kişilerin, kendilerine yüklenen yükümlülüklere titizlikle uymaları kendi menfaatlerinedir.[13, 14, 25]
Özel bir durum olarak, eğer kişi hakkında kanundaki azami tutukluluk süresi dolduğu için adli kontrol kararı verilmişse ve bu kişi adli kontrol yükümlülüğünü ihlal ederse, yine tutuklama kararı verilebilir. Ancak bu durumda verilecek tutukluluk süresi sınırlıdır: Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde **dokuz (9) aydan**, diğer işlerde ise **iki (2) aydan** fazla olamaz.[14, 15, 18, 25, 30]
Mahkeme Koridorlarından Hikayeler: Örnek Olaylar ve Emsal Kararlar
Adli kontrolün nasıl işlediğini daha iyi anlamak için soyut kuralların ötesine geçerek, gerçek hayattan örneklere ve mahkeme kararlarına bakmak faydalı olacaktır.
Adli Kontrol Uygulamalarından Gerçekçi Örnekler
- Örnek 1: Ticari Hayata EtkiAhmet Bey, orta ölçekli bir işletmenin sahibidir. Hakkında ticari bir anlaşmazlıktan kaynaklanan dolandırıcılık iddiasıyla soruşturma başlatılır. Savcılık talebi üzerine Sulh Ceza Hâkimliği, Ahmet Bey hakkında yurt dışına çıkış yasağı ve haftada bir gün karakola imza atma şeklinde adli kontrol kararı verir. Yurt dışı yasağı, Ahmet Bey’in uluslararası fuarlara katılmasını ve yurt dışı müşterileriyle görüşmesini engeller. Haftalık imza yükümlülüğü ise iş seyahatlerini planlamasını zorlaştırır. Soruşturma ilerledikçe, iddiaların zayıf olduğu ve Ahmet Bey’in kaçma şüphesinin bulunmadığı anlaşılır. Ahmet Bey’in avukatı, bu durumu ve adli kontrolün iş hayatına olumsuz etkilerini gerekçe göstererek kaldırma talebinde bulunur. Hâkimlik, savcılık görüşünü de alarak, aradan geçen süreyi ve delil durumunu göz önünde bulundurup adli kontrol kararını kaldırır.
- Örnek 2: Ev Hapsinin ZorluklarıÜniversite öğrencisi Zeynep Hanım, katıldığı bir protesto gösterisi sonrasında “toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” suçlamasıyla gözaltına alınır. Mahkeme, tutuklama yerine “konutu terk etmeme” (ev hapsi) şeklinde adli kontrol kararı verir ve elektronik kelepçe takılır. Zeynep Hanım, derslerine devam edemez, sosyal hayatı tamamen kısıtlanır ve psikolojik olarak zorlanır. Ailesi ve avukatı, Zeynep’in öğrenci olduğu, kaçma riskinin bulunmadığı, ev hapsinin eğitim hakkını engellediği ve ölçüsüz bir tedbir olduğu gerekçeleriyle kararın değiştirilmesini talep eder. Mahkeme, durumu yeniden değerlendirerek ev hapsini kaldırır ve haftada bir gün imza atma yükümlülüğüne çevirir.
- Örnek 3: Tedavi Yükümlülüğü ve UyumMehmet, uyuşturucu madde bulundurmak suçundan yakalanır. Soruşturma sırasında pişman olduğunu ve tedavi olmak istediğini belirtir. Sulh Ceza Hâkimliği, Mehmet hakkında tutuklama yerine, belirlenen bir sağlık kuruluşunda düzenli olarak tedavi ve muayene olma yükümlülüğünü içeren adli kontrol kararı verir. Mehmet, tedavi programına düzenli olarak katılır ve olumlu gelişim gösterir. Bu durum, yargılama sırasında mahkeme tarafından dikkate alınır ve Mehmet’in samimi pişmanlığı ve tedaviye uyumu, cezasında indirim yapılmasına veya alternatif bir yaptırıma karar verilmesine katkı sağlar.
Bu örnekler, adli kontrolün farklı türlerinin kişilerin hayatlarını nasıl etkileyebileceğini ve hukuki yollarla bu tedbirlerin kaldırılması veya değiştirilmesinin mümkün olduğunu göstermektedir.
Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi Ne Diyor? (Emsal Kararlar)
Yüksek mahkemelerin (Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri – BAM) adli kontrolle ilgili verdiği kararlar, uygulamanın nasıl şekillendiğini gösteren önemli örneklerdir. Bazı emsal kararlardan çıkarılabilecek genel prensipler şunlardır:
- Süre ve Gözden Geçirme: Yargıtay, adli kontrol sürelerinin kanunda belirtilen azami limitlere tabi olduğunu ve periyodik gözden geçirmelerin (4 ayda bir) yapılması gerektiğini vurgulamaktadır.[14, 16] Bir kararında Yargıtay, yerel mahkeme kararının bozulmasına rağmen, adli kontrol süresi de dikkate alınarak tedbirin kaldırılmadığına işaret etmiştir (Yargıtay 10. CD 2021/7471 E., 2022/9793 K.).[9] Bu, sürenin dolmasının veya dolmaya yaklaşmasının önemli bir faktör olduğunu gösterir.
- Kaldırma ve Değiştirme Talepleri: Yargıtay ve BAM kararları, şüpheli veya sanığın her zaman adli kontrolün kaldırılmasını veya değiştirilmesini talep edebileceğini teyit etmektedir.[48, 49] Mahkemenin bu talepleri, dosyadaki güncel duruma göre değerlendirmesi gerektiği belirtilmektedir. Örneğin, bir Yargıtay kararında, hükmolunan ceza miktarı ve tutuklu kalınan süre dikkate alınarak sanık hakkındaki adli kontrol kararının kaldırılmasına hükmedilmiştir (Yargıtay 3. CD., E. 2022/5873 K. 2024/11978).[48] Başka bir kararda ise, adli kontrolün kaldırılması talebiyle ilgili olarak mahkemenin her zaman karar verebileceği ifade edilmiştir (Yargıtay 8. CD., E. 2024/8221 K. 2.7.2024).[48, 49]
- Ölçülülük İlkesi: Yüksek mahkemeler, adli kontrol kararlarında ölçülülük ilkesinin gözetilmesi gerektiğinin altını çizmektedir.[5, 9, 10, 11, 12] Tutuklama ile ulaşılacak amaca daha hafif bir tedbir olan adli kontrol ile ulaşılabiliyorsa, adli kontrolün tercih edilmesi gerektiği sıkça vurgulanır.[9] Yargıtay’ın bazı durumlarda tutuklama yerine adli kontrol tedbirine hükmetmesi de bu ilkenin bir yansımasıdır.[9] Tedbirin, suçun ağırlığı ve kişinin durumuyla orantılı olması esastır.
Bu kararlar, adli kontrol uygulamasının keyfi olmadığını, kanuni sınırlara ve temel hukuk ilkelerine (özellikle ölçülülük) tabi olduğunu göstermektedir.
Bilmeniz Gereken Diğer Detaylar: Mahsup ve Sicil Kaydı
Adli kontrol tedbiriyle ilgili merak edilen iki önemli pratik konu daha bulunmaktadır: Tedbir altında geçen sürenin olası bir cezadan düşülüp düşülmeyeceği (mahsup) ve bu kararın adli sicil kaydına işlenip işlenmeyeceği.
Adli Kontrol Süresi Cezadan Düşülür Mü? (Mahsup)
Genel kural, adli kontrol altında geçirilen sürenin, kişi daha sonra mahkumiyet alsa bile, cezasından **mahsup edilmemesidir** (düşülmemesidir).[5, 13, 17, 21, 26] Yani, örneğin 1 yıl boyunca yurt dışına çıkış yasağı veya imza yükümlülüğü altında kalan bir kişi, yargılama sonunda 3 yıl hapis cezası alırsa, bu 1 yıllık süre cezasından indirilmez.
Ancak bu genel kuralın **iki önemli istisnası** vardır:
- Konutu Terk Etmeme (Ev Hapsi): Eğer adli kontrol tedbiri “konutu terk etmeme” şeklinde uygulanmışsa (CMK m. 109/3-j), bu yükümlülük altında geçirilen her **iki (2) gün**, mahkumiyet halinde cezadan **bir (1) gün** olarak mahsup edilir.[13, 16, 17, 21, 25, 26] Örneğin, 6 ay (180 gün) ev hapsinde kalan bir kişinin cezasından 90 gün indirilir.
- Hastanede Tedavi/Muayene Yükümlülüğü: Eğer adli kontrol, kişinin uyuşturucu, uyarıcı madde veya alkol bağımlılığından arınmak amacıyla hastaneye yatmak dahil tedavi veya muayene tedbirlerine tabi olmasını içeriyorsa (CMK m. 109/3-e), bu tedavi sürecinde geçen süreler de cezadan mahsup edilebilir.[5, 21, 26]
Bu istisnalar dışındaki adli kontrol tedbirleri (yurt dışı yasağı, imza atma, belirli bir bölgeyi terk etmeme vb.) altında geçen süreler cezadan indirilmez.
Adli Kontrol Kararı Adli Sicil Kaydına (Sabıka Kaydına) İşler Mi?
Bu konuda cevap nettir: Hayır. Adli kontrol kararı, kişinin adli sicil kaydına (halk arasındaki tabiriyle sabıka kaydına) işlenmez[13, 14, 15, 25]
Bunun nedeni, adli kontrolün bir mahkumiyet kararı veya kesinleşmiş bir hüküm olmamasıdır. Adli kontrol, yargılama süreci devam ederken uygulanan geçici bir *tedbir* niteliğindedir. Adli sicil kaydına ise ancak kesinleşmiş mahkumiyet hükümleri işlenir. Dolayısıyla, hakkınızda adli kontrol kararı verilmiş olması, gelecekte iş başvurusu, kamu görevine girme gibi durumlarda adli sicil kaydınızda görünecek bir leke oluşturmaz.
Mahsup ve sicil kaydı konusundaki bu kurallar, adli kontrolün pratik sonuçları açısından önemlidir. Sicil kaydına işlenmemesi büyük bir avantajken, ev hapsi ve tedavi dışındaki sürelerin genellikle mahsup edilmemesi, tutukluluktan farklı bir durum yaratır. Tutuklulukta geçen süreler tamamen cezadan düşülürken, adli kontrol altında (belirtilen istisnalar hariç) geçen süreler, kişi mahkum olsa bile genellikle “kayıp zaman” niteliğindedir. Bu durum, farklı kısıtlama biçimlerinin hukuki statüsü ve algılanan ağırlığı arasındaki ince farkları ortaya koyar.
Adli Kontrol Kararının Kaldırılması İçin Dilekçe Örneği
Adli kontrol kararının kaldırılması veya değiştirilmesi için yetkili adli mercie sunulacak dilekçe, hukuki argümanları açık, net ve ikna edici bir şekilde ortaya koymalıdır. Aşağıda, genel bir çerçeve sunan, somut olayın özelliklerine göre uyarlanması gereken ayrıntılı bir dilekçe örneği yer almaktadır. Unutulmamalıdır ki, her hukuki durum kendine özgüdür ve en doğru yaklaşım için bir avukata danışmak esastır.[7]
[İLGİLİ MAHKEMENİN ADI] SAYIN HAKİMLİĞİ’NE / BAŞKANLIĞI’NA
Gönderilmek Üzere
SAYIN HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO (Soruşturma No / Esas No / D.İş No):…/…
ADLİ KONTROL KARARININ KALDIRILMASINI / DEĞİŞTİRİLMESİNİ TALEP EDEN ŞÜPHELİ / SANIK:
Adı Soyadı:………………………
T.C. Kimlik No:………………………
Adres:………………………………………………………….
MÜDAFİİ:
Av. Murteza Osman AŞIK
Adres:
UETS No:
İSNAT EDİLEN SUÇ:……………………… (Örn: TCK m…. uyarınca Nitelikli Dolandırıcılık)
ADLİ KONTROL KARARININ TARİHİ VE TÜRÜ:…/…/… tarihli, [Örn: Yurt dışına çıkamamak ve haftada bir gün imza atma] şeklinde adli kontrol kararı.
KONU: Sayın Hâkimliğinizin/Mahkemenizin…/…/… tarih ve…/… Sorgu/Esas/D.İş sayılı kararı ile müvekkil hakkında tesis edilen adli kontrol tedbirinin, CMK m. 111 uyarınca kaldırılması, mümkün olmadığı takdirde daha hafif bir tedbirle değiştirilmesi talebimizden ibarettir.
AÇIKLAMALARIMIZ:
1. ADLİ KONTROL ŞARTLARI ORTADAN KALKMIŞTIR:
Müvekkil hakkında yukarıda belirtilen tarihte verilen adli kontrol kararı, o tarihteki dosya durumu ve varsayılan riskler (kaçma şüphesi, delil karartma tehlikesi) göz önüne alınarak verilmiştir. Ancak, kararın verildiği tarihten bugüne kadar geçen süre zarfında dosya kapsamında önemli gelişmeler yaşanmış ve adli kontrolü gerektiren şartlar ortadan kalkmıştır.
Şöyle ki;
a) Kuvvetli Suç Şüphesi Zayıflamıştır: Soruşturma/kovuşturma sürecinde toplanan deliller [varsa lehe delillere atıf yapılır, örn: tanık beyanları, bilirkişi raporları, müvekkilin sunduğu belgeler] ve dosyanın mevcut durumu incelendiğinde, müvekkilin üzerine atılı suçu işlediğine dair başlangıçtaki şüphenin somut delillerle desteklenmediği ve önemli ölçüde zayıfladığı görülmektedir.[40] Müvekkilin suçsuzluğuna işaret eden [deliller belirtilir]. Bu aşamada, CMK m. 100 ve 109’un aradığı “kuvvetli suç şüphesi” koşulunun varlığından bahsetmek mümkün değildir.
b) Kaçma Şüphesi Bulunmamaktadır: Müvekkil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup, [mesleği belirtilir] sahibidir. Sabit ve bilinen bir ikametgah adresinde [adresi belirtilir] ailesiyle birlikte yaşamaktadır.[42, 45] Kendisine isnat edilen suçlamayı öğrendiği andan itibaren yargı makamlarının çağrılarına uymuş, ifadesini vermiş ve tüm duruşmalara katılmıştır.[47] Yargılamadan kaçmasını gerektirecek hiçbir somut olgu veya emare bulunmamaktadır. Sosyal ve ekonomik bağları güçlüdür. Bu nedenle kaçma riski bulunmamaktadır.
c) Delilleri Karartma Tehlikesi Yoktur: Dosya kapsamındaki büyük ölçüde toplanmış ve güvence altına alınmıştır. Müvekkilin bu aşamadan sonra delillere etki etme, tanıkları veya mağduru baskı altına alma gibi bir ihtimali bulunmamaktadır.[42, 44] Tüm deliller adli makamların kontrolündedir.
2. UYGULANAN TEDBİR ÖLÇÜLÜLÜK İLKESİNE AYKIRIDIR:
Anayasa’nın 13. ve 19. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesi uyarınca, temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların ölçülü olması gerekmektedir. Adli kontrol de bir koruma tedbiri olarak bu ilkeye tabidir.[10, 11, 12]
Mevcut durumda, müvekkil hakkında uygulanan [tedbir türü belirtilir, örn: yurt dışı yasağı ve imza yükümlülüğü] tedbiri, isnat edilen suçun vasfı, mevcut delil durumu ve yukarıda açıklandığı üzere adli kontrol şartlarının ortadan kalkmış olması karşısında ölçüsüz hale gelmiştir.[43, 47] Müvekkil, [süre belirtilir, örn: 8 aydır] bu yükümlülüklere harfiyen uymaktadır.[43, 46] Bu süre zarfında herhangi bir olumsuz davranış sergilememiştir. Tedbirin devamı, artık bir güvence sağlamaktan çok, müvekkil açısından fiili bir cezalandırmaya dönüşmüştür.[42, 43]
3. TEDBİRİN DEVAMI MÜVEKKİLİN HAYATINI OLUMSUZ ETKİLEMEKTEDİR:
Uygulanmakta olan adli kontrol tedbiri, müvekkilin sosyal, ailevi ve mesleki hayatını ciddi şekilde sekteye uğratmaktadır.
a) [Örn: Yurt dışı yasağı nedeniyle müvekkil, işi gereği katılması gereken yurt dışı toplantılara/fuarlara katılamamakta, bu da ticari faaliyetlerine zarar vermektedir.]
b) [Örn: Haftalık imza yükümlülüğü, müvekkilin şehir dışındaki aile bireylerini ziyaret etmesini veya iş seyahatlerini engellemektedir.][46]
c) [Örn: Ev hapsi kararı, müvekkilin eğitimine devam etmesini/çalışmasını imkansız kılmaktadır.][42, 45]
d) [Örn: Müvekkilin sağlık sorunları nedeniyle düzenli olarak [başka şehirdeki/ülkedeki] doktora gitmesi gerekmekte olup, mevcut tedbir buna engel teşkil etmektedir.]
(Burada, somut duruma uygun gerekçeler detaylandırılmalıdır.)
Tedbirin devamı, müvekkil ve ailesi için telafisi güç mağduriyetlere yol açmaktadır.
4. EMSAL YARGI KARARLARI:
Örneğin, Yargıtay… Ceza Dairesi’nin…/… E.,…/… K. sayılı kararında da belirtildiği üzere,…
HUKUKİ NEDENLER: 5271 Sayılı CMK m. 109, 110, 111, 112; Anayasa m. 13, 19; AİHS m. 5 ve ilgili sair mevzuat.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda arz ve izah edilen ve Sayın Hâkimliğinizce/Mahkemenizce re’sen göz önüne alınacak nedenlerle;
1. Müvekkil hakkında…/…/… tarihinde verilen [tedbir türü belirtilir] şeklindeki adli kontrol kararının CMK m. 111 uyarınca TAMAMEN KALDIRILMASINA,
2. Kaldırma talebimizin kabul görmemesi halinde, tedbirin müvekkil açısından daha az külfet doğuracak şekilde [daha hafif bir tedbir önerilir, örn: imza gün sayısının azaltılması, yurt dışı yasağının belirli süre/amaçlarla kaldırılması gibi] DEĞİŞTİRİLMESİNE,
Karar verilmesini saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz.
…/…/202…
Adli Kontrol Kararının Kaldırılmasını Talep Eden Şüpheli/Sanık Müdafii
Av. Murteza Osman AŞIK
(İmza)
Merak Edilenler: Adli Kontrol Hakkında Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Adli kontrol konusu, hakkında bu tedbir uygulanan kişiler ve yakınları için birçok soruyu beraberinde getirmektedir. İşte en sık sorulan sorulardan bazıları ve kısa cevapları:
Soru: **Adli kontrol süresi ne kadar** olabilir en fazla?
Cevap: Süre, davanın görüldüğü mahkemeye göre değişir. Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde (genellikle Asliye Ceza) en çok 2 yıldır, ancak zorunlu hallerde 1 yıl daha uzatılabilir (toplam 3 yıl). Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde ise en çok 3 yıldır, bu süre zorunlu hallerde 3 yıl daha uzatılabilir (toplam 6 yıl). Ancak TCK’daki bazı ciddi suçlar (Devlet güvenliği, Anayasal düzen, Milli savunma, Casusluk) ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlarda uzatma süresi 4 yıla kadar çıkabilir (toplam 7 yıl). Çocuklar için tüm bu süreler yarı oranında uygulanır.[2, 4, 8, 13, 14, 15, 18, 22, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31]
Soru: Adli kontrol kararına itiraz edebilir miyim? Nasıl?
Cevap: Evet, adli kontrol kararına (verilmesine, değiştirilmesine, kaldırılma talebinin reddine) itiraz edebilirsiniz. Kararın size tebliği veya tefhiminden (yüzünüze okunmasından) itibaren 7 gün içinde, kararı veren merciye bir dilekçe sunarak itiraz etmelisiniz. İtirazınızı bir üst merci inceler (Örneğin, Sulh Ceza kararına genellikle Asliye Ceza Mahkemesi bakar).[4, 7, 13, 14, 15, 21, 23, 24, 25, 27, 41, 42, 43, 44, 45, 46] Ayrıca, 7 günlük süre geçse bile, CMK m. 111/1 uyarınca her zaman kararı veren merciden adli kontrolün kaldırılmasını veya değiştirilmesini talep edebilirsiniz.[4, 7, 13, 14, 15, 22, 23, 24, 25, 28, 40]
Soru: Adli kontrol yükümlülüğümü (örn. imza atmayı) ihlal edersem ne olur?
Cevap: Adli kontrol yükümlülüklerini kasten ve geçerli bir mazeretiniz olmadan ihlal ederseniz (örneğin imza atmayı unutmak veya aksatmak, yasak bölgeye girmek), hâkim veya mahkeme hakkınızda derhal tutuklama kararı verebilir. Bu karar, hakkınızdaki suçlamanın ceza miktarına bakılmaksızın verilebilir. Bu nedenle yükümlülüklere uymak çok önemlidir.[4, 5, 13, 14, 15, 25, 30]
Soru: Adli kontrol kararı sabıka kaydıma (adli sicil) işler mi?
Cevap: Hayır. Adli kontrol, bir mahkumiyet kararı değil, yargılama sırasında alınan bir tedbirdir. Bu nedenle, adli sicil (sabıka) kaydınıza işlenmez ve gelecekte karşınıza bir engel olarak çıkmaz.[13, 14, 15, 25]
Soru: Ev hapsinde geçen süre cezadan düşülür mü?
Cevap: Evet. Eğer adli kontrol tedbiri “konutu terk etmeme” (ev hapsi) şeklinde uygulanıyorsa, bu tedbir altında geçirdiğiniz her 2 gün, yargılama sonucunda ceza almanız durumunda cezanızdan 1 gün olarak indirilir (mahsup edilir). Uyuşturucu veya alkol tedavisi amacıyla hastanede geçirilen süreler de mahsup edilebilir. Ancak yurt dışı yasağı, imza atma gibi diğer adli kontrol türlerinde geçen süreler genellikle cezadan düşülmez.[5, 13, 16, 17, 21, 25, 26]
Adli Kontrol Sürecinde Yol Haritanız
Adli kontrol, ceza yargılamasında tutuklamaya alternatif olarak sıkça başvurulan, ancak kişinin hayatını önemli ölçüde etkileyebilen bir koruma tedbiridir. Bu süreçte en çok merak edilen konulardan biri olan adli kontrolün süresi, kanunla net bir şekilde sınırlandırılmıştır ve keyfiliğe yer bırakmamaktadır. Ağır ceza ve asliye ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçlar ile çocuklar için farklı azami süreler ve uzatma koşulları belirlenmiştir.
Unutulmamalıdır ki, adli kontrol kararı nihai bir karar değildir. Şartların değişmesi, delil durumunun lehe gelişmesi veya tedbirin ölçüsüz hale gelmesi gibi durumlarda, kararın kaldırılması veya daha hafif bir tedbire dönüştürülmesi için talepte bulunma ve karara itiraz etme hakkı mevcuttur. Yükümlülüklere uymak büyük önem taşırken, haklarınızı bilmek ve doğru zamanda doğru adımları atmak da sürecin lehinize sonuçlanması açısından kritiktir.
Hakkınızı Aramaktan Korkma
Adli kontrol gibi özgürlüğü kısıtlayıcı bir tedbirle karşı karşıya kalmak endişe verici olabilir. Ancak hukuk sistemimiz, hak arama yollarını açık tutmaktadır. Adli kontrolün şartları, süresi, kaldırılması veya değiştirilmesi gibi konularda bilgi sahibi olmak, sürecin kontrolünü elinize almanıza yardımcı olur. Bu süreçte yalnız değilsiniz. Haklarınızı tam olarak anlamak, en doğru hukuki stratejiyi belirlemek ve dilekçe hazırlama, itiraz etme gibi teknik konularda hata yapmamak için bir ceza avukatından profesyonel hukuki destek almak en doğru yaklaşımdır.
Aşık Hukuk Bürosu olarak, ceza muhakemesi süreçlerinde, özellikle de adli kontrol tedbirleri konusunda derinlemesine bilgi ve tecrübeye sahibiz. Müvekkillerimizin haklarını en etkin şekilde savunmak, adli kontrol kararlarının kaldırılması veya lehe değiştirilmesi için gerekli hukuki başvuruları yapmak ve bu zorlu süreçte onlara rehberlik etmek öncelikli görevimizdir. Adli kontrol süreciyle ilgili sorularınız veya hukuki desteğe ihtiyacınız varsa, bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin. Hakkınızı aramaktan korkmayın, çünkü adalet ancak arandığında tecelli eder.